(hız eşittir yol bölü zaman)
camlara vursun. sirkeci'ye. çarşılara.
uzun uzun uzun yokuş aşağı
bir tren hızına varsın tedirginliğimiz
ölüm işte korkak bir köpek gibi
biz durdukça duruyor uzakta gözleriyle.
ve kaçtıkça koşuyor- salyalarla peşimizden
tren hızla giderken ay-kadınların
gülümsemelerine vursun. kucaklarında uyuyan
bebeklerin ürpermesi- tedirginliğimiz
ey gönlü eğlemeyen zaman kervansarayı
şimdi'ye, çöle vursun serabı tedirginliğin
çırpınan heveslerin çok yakınından
geçen hayat işte korkak bir köpek gibi
biz durdukça duruyor uzakta gözleriyle ve fakat
havlamıyor korkumuzun tılsımı tükenmeden
okaliptüs gölgeleri vursun yüzümüze
beyaz şeritleri çubuk makarnalar gibi hızla
ffffffpp diye yutan minibüs camlarına
okaliptüs dallarından akan karga sesleri
çarpsın tedirginliğimizin minibüs camlarına
yüzümüzdeki anlamı hızla koyultan
dikiz aynasından akan renkleri zaman kadar hızla
değişen hayat;
aşk emilip unutulmuştur bir anne memesiyken
tutalım yüzümüzde o koyu anlamı ama
matemini tutar gibi içimizde aşk harabesi
bir altın çağın ama kervan değil artık
köpeğin tutkuyla baktığı mecaz;
rengarenk yarış arabaları
renkleri kendilerinden hızlı
içlerinden diri bir facia olasılığı!
olsun. hadi gidelim. camlara vursun. peronlara.
biz olmasak olmazdı ne zaman ne de hızı
zamanın hızına varsın tedirginliğimiz
bebeklerin boynuna- burnumuzu gömelim.