ayrılmanın da bir adabı vardır,
ayrılırken,
bir 'aslındalı cümle' kurmak gerekir...
'aslındalı cümle'yi gözü dolu dolu,
sesi kırık bulutlu söylemek gerekir..
“aslındalı cümle”nin hemen ardından,
layık olmadığının mecburi yalancılığıyla devam eden sözleri,
sıkıla sıkıla görüntülü,
gözleri kaçıra kaçıra,
kirpikleri aça kapaya,
söylemek gerekir...
'aslındalı cümle'nin müdafaasına soyunmak üzere,
karşılıklarını önceden düşünmüş, planlamış, kurmuş, öğrenmiş,
ve aslında çoktan uzaklara gitmiş yüreğin yerine,
sahte bir yürek gerekir...
tüm sözlerin bittiği,
sessizliğin konuşmaya başladığı bir anda,
son bir kez gözgöze gelmek,
ellerin özlenilecek nemini, kırgın avuç içlerinde, son defa hissetmek,
birinin gül kalması için birinin toprak olması gerçeğini kabullenmek,
ve biriyle geldiğin bir yerden hiçbiriyle dönmek gerekir..
aslında ayrılmanın da bir adabı vardır,
ayrılırken adabına uymak gerekir...