TANIK VE KEFİL
çıngıraklı tarihlere uğradım diyalektik
gereği iğfali peşinmiş öngörülen vuslatın
kolsuz bir çevirmenin işaret dilinden
yazdığımla sınadım çok gündüzlü kadınımı
defter kurutup yele salan ehil ve cahil
yoldaşlar edindim sonumun öncesinde
mevsimler çerçisi kardeşlerime kıydım
dikiş tutmaz tanrıların günah ve gül tufanı
ortasında ben hırpaladım yolumun yolcusunu
her kavşakta kılavuz ölülerinin ağzından
adımı soran babamsız çarşılara düştüm
bir yapıcıydı halam hem anneydi on yaşında
oğlunu emzirirdi hem taş örerek sonra öldü
kurtulup bu ilk masalın ipeğinden tanıdım
kurduğu köprüye muska yazan dedemi
bir korku suyu gibi bekler genzimde kokusu
tebdil dolaşarak aynacılar pazarında usta
destancılar tuttum anılsın diye adım
gönül indirip tanık oldum kurduğum hayale
belki onca kitap okuyup sonra uydurdum
hikmetine sual düşler faili kendimi
sıratsız bir çocukken belki orda ve hâlâ
unutbeni çiçeğinin tohumu çatlıyor kökümde
uzayan gölgelerden anlıyorum huysuzlaşan odamda
yazdığıma kefil bulmalıyım çıraksız kalmış
semerciler kalaycılar köşkerler arasından