Mutluluk bazen yanıbaşımızdadır. Ama biz onu hiç göremeden yürür gideriz yaşamın akışında.
....Dünya var olduğundan beri, yılın üçyüz altmışdört günü kambur felek yeryüzüne iner,davul çalar,şarkı söylermiş.İnsanlar onu göremez ve yaşamlarının onun şarkılarıyla nasıl değiştiğini anlamadan ölüp giderlermiş.
Şarkının sözleri hep aynı olurmuş.
Bir çirkin bir güzele,bir iyi bir kötüye, akıllı deliye,benim fermanım böyle.
Bu yüzden insanlar yanlış seçimler,hatalar yapıp nedenini anlamadan üzülüp mutsuz olurlarmış hayat boyu.
Üçyüz altmışbeşinci gün felek yorulur uyurmuş bir gün boyunca. O gün iyilik melekleri dünyaya iner insanları mutlu etmek için şarkılar söyler,aşk ve sevgi oklarını birbirine denk insanlara atarlarmış.O gün bir araya gelebilenler de hep mutlu olurlarmış.
O GÜN
Melekler yine o gün çok yorgundu.Dünya çok değişmişti son zamanlarda.Bir karmaşa ve koşuşturmanın içinde kendi bildiklerini yapıyor,atılan sevgi oklarının bile farkına varamıyorlardı insanlar.Böyle giderse iyice çekilmez hale gelecekti yaşamları
Küçük melekler öğrenimlerini tamamlamadan ve olgunlaşmadan Dünyaya inemezlerdi.Çünki aşk ve sevgi öyle pek kolay bir duygu değildi.Çok yüksek özveri.şefkat ve erdem istiyordu.
Küçük aşk meleğinin o gün canı çok sıkkındı.Bir an evvel dünyaya inmek istiyordu ama Baş melek bir türlü izin vermiyordu inatla.Yalvarmaktan bıkmıştı artık.
'' Ne olur bana bir fırsat verin.Bugün dünyaya ben ineyim.Göreceksiniz hiç hata yapmayacağım.Gencim,bilgiliyim,sizlerden daha hızlı hareket edip daha çok insanı mutlu edebilirim.Hem gözlerimde daha iyi görüyor'O kadar uzun zamandır yalvarıyordu ki izin, tam ümitlerinin bittiği anda geldi.
''Gereken deneyime sahip olmadığın halde sana bir fırsat tanımaya karar verdik.Yalnız çok dikkatli ol.Yaramazlık sabırsızlık yapma ve sakın uyuma.'Küçük melek o kadar mutluydu ki kendisine söylenenleri duymuyordu bile.O gençti, herşeyi biliyordu. Niye yanlış yapsın ki?
Oklarını kuşandı.Ama çok ağırdı bunlar. Büyükleri söylemişti' Aşk,sevgi bunları taşımak çok tatlı o oranda da emek,özveri sabır, vefa gibi bir dolu duygu taşımanı ister.Ve hiç bir karşılık da beklemez.
Küçük melek,bakınca tüy gibi uçuşan ama kocaman ağır kanatlarını şöyle bir dengeledi,çocukluğunun verdiği çoşku, heyecanla içi kıpır, kıpırDünya'ya doğru uçup gözden kayboldu.
Kadın
Kadın güneşin yüzüne vuran çapkın,ısıtan ışıklarıyla uyandı.Gece çok zor uyumuştu.Şimdi yine kalkacak,uykusuzluğun düşüncelerin yorgunluğunda banyoya gidecek,aynada mutsuz,bıkkın gözlerini görecek.
Yalnızlıktan mı acaba? .Onu kaybedeli kaç yıl oldu.Onsuz hiç değişmeyen aynı yaşantı.Bomboş bir ev,iş,bir kaç dost.Sosyal çoğu gerekli olmayan koşuşmalar ve uzun geceler.Zaman deli gibi akıp gidiyor ve yaş kırk.
Hoş seçimini kendi yapmıştı.Beraber yaşanan bir dolu karmaşa ve üzüntüden daha iyiydi sakin yalnızlık. Etrafında şahit olduğu yapay sevgiler, yalan ilişkiler,aldatmalar, güven duygusunu iyice yok etmişti.Beyaz atlı prens de yok nasıl olsa.Dürüst,içten,sevgi dolu bir insan,anlayan,paylaşan,güven dolu bir dost, bir sevgili.Gitgide maddileşen mekanikleşen bir dünyada bu hayallere ne gerek var.
Çekik,yeşil gözlerini hiç boyamadan bıraktı.Tek tük kırlaşmış siyah parlak saçlarını bir ipek tutamı gibi tokayla tutturuverdi ensesinde. Narin ince vücuduna bir etek, gözleri gibi bir yeşil bluz.Bütün özensizliğine karşın,o hınzır güzelliği üstündeydi yinede.
Kendi dünyasının kapısını evin kapısıyla kilitleyip çıktı evden.Kahvesini bile içmeyi unutmuştu.
işe geçerken vapurda o doyumsuz İstanbul manzarasına ve maviye karşı bir çayı hak ettim artık diye düşündü. Yanında da çıtır,çıtır bir simit. Boş ver hayat güzel. GÜNAYDIN DÜNYA.
Adam
Adam uzun süren yorucu bir ilişkiden yeni kurtulmuştu.Acısıyla tatlısıyla beş yıl.Neden sevgiler başladığı gibi gitmiyor.ki? Aşkmı eskiyor yoksa biz mi aşkı yok ediyoruz özensizliğimizle.Aşk niye değişsin ki, o öylece ilk günki gibi duruyor.Sevgi de öyle o hep var olduğu gibi.Temiz,saf ve büyük.Ama insanlar.Gerçek kişiliklerini saklamasalar,beklentilerini,egolarını sevginin üstüne çıkarmasalar,kişilik savaşlarını birbirlerini anlamaya çevirseler,aşka sevgiye suçu atıp bu kadar kolay rahatlıyamazlardı her halde.
Adam uzun boyunun zor sığdığı yatağından bu düşüncelerle kalktı.Bu evden taşınmalıyım. Her şey onu ve karşılıklı pişmanlıkları hatırlatıyor diye söylendi uykulu haliyle.Yaşam kısa bir zaman dilimi.Birbirini üzmeye incitmeye ne gerek var ki.
Güzel bir işim var. Kariyerimin doruğundayım.Yakışıklı bir adamım.Ama gerçek bir sevgi bir dost bir......Paylaşan anlayan,kıyamayan ve menfaatsiz bir ilişki rüya mı acaba....
Saatine baktı işe geç kalmıştı Boş ver diye geçirdi içinden.Bu gün arabayı da almayacağım.doğru vapura Deniz havası, güzel İstanbul merhaba yeni bir gün...
Kadınla Erkek aynı saatte,aynı vapura bindiler ve tesadüf karşılıklı oturdular.
Adam kadını farkedince,sarsıldı birden.Kalbi olmadığı kadar hızlı atıyordu ve içinden yükselen sıcacık bir duygu seli...
Tansiyonum yükseldi galiba derken, içinden öyle olmadığını da çok iyi biliyordu gerçekte.
Hüzünle bakan,uzun kirpikli yeşil gözler.Yemyeşil,uçsuz bucaksız ormanlar gibi.İsyanla kıvrılmış dolgun dudaklar. Sanki kadının içinde bir ışık vardı ve solgun beyaz yüzünü saf, tertemiz bir sakinlikle aydınlatıyordu.Adam kadından gözlerini ayıramıyor,ayıp olur diye de arada güçlükle bakışlarını kaçırmaya çalışıyordu.Birden dayanılmaz bir arzuyla,kadının ince,uzun parmaklı ellerini tutmak istedi.'Ellerini avucuma alsam ve hiç bırakmasam bir daha.Başını omuzuma dayasa yalnızca.İrkildi birden.Bana neler oluyorTanrım.İlk defa gördüğüm bir insan.Düşündüklerimi bir anlasa kimbilir hakkımda neler düşünür.Birden kadınla göz,göze geldiler.Adam yeniden vurgun yemiş gibi sarsıldı. Utandı kendinden.Aklı kadında,mavi gökyüzüne doğru kaçırdı gözlerini.
Kadının gözleri adamla çarpışınca delice duygular aktı kalbine.'Bu gözler nasılda huzur güven dolu. Sanki sevgi iki göz olmuş bana bakıyor. Allahım bu yaştan sonra bu hayal gücüde nereden çıktı.Ne kadar hoş,yakışıklı bir adam.Onunla bir ömür yaşam nasıl olur kimbilir.Şimdi uzansa,yavaşca o kocaman elleriyle ellerimi tutsa,yanyana vapurdan çıksak.Hiç kimsenin olmadığı yemyeşil, sonsuz bir ormanda,başım omuzunda yürüsek,yürüsek.Sevgiye doğru.
Kadın uyandı birden düşüncelerinden.Ne yapıyorum ben. Hiç tanımadığım ve bir daha da görmeyeceğim bir insan için ne saçma seyler geçiyor aklımdan.Zaten evlidirde.Ne kadar ayıp..
Vapur iskeleye yanaştı.Aceleyle kalktı kadın.Aslında adamdan değil kendinden kaçıyordu galiba.Adam hemen arkasındaydı. Uzansa kadını tutsa bir merhaba dese.dese..... Kadının saçlarının kokusu adamın içine kalbinin derinliklerine,yağmurlarla yıkanmış yeşilin kokusunu bıraktı. Yaşadığı zamanca adam en çok yeşili sevecekti artık.
Sonra düşünceleri birbirinde,hayatlarını değiştirecek,onları belki de çok mutlu edecek o ufacık cesareti gösteremeden,ayrı yönlere,kendi yaşamlarına doğru yürüyüp gittiler.
Küçük aşk meleği vapurda kadınla erkeğin oturduğu yerin hemen üzerinde
kocaman kanatlarıyla öylece duruyordu. Dünyaya inince ilk kadınla erkeği görmüş oklarını onlara atmaya karar vermişti.Dünyanın en mutlu sevgi dolu insanlarından olacaklardı bir ömür boyu.Gün boyu çalışması lazımdı ne kadar çok ok atarsa,o kadar fazla insan mutlu olurdu kambur koca feleğe inat,.
Ama hiç deneyimi yoktu,yükü ağırdı ve çok yorulmuştu.Dünya zamanıyla uyuduğu yirmi dakika...Uyandığında kadınla erkek yoktu. Uyumaktan okunu onlara atmaya fırsatı olmamıştı.Şimdi dönünce büyük melek çok kızacaktı. Kaybettiği zamanı hemen kapatmalı ve daha çok insana yetişmeliydi ki kendini affetsinler.İçinde o iki güzel insanı kaçırmanın pişmanlığıyla,yepyeni insanlara ve diyarlara doğru uçup gitti........
.