Yaş ilerledikçe anılar çoğalır durmadan. Onun için de eskiden, bizim zamanımızda sözlerini pek sık kullanmaya başlarız. Belki de zamanında kıymetini bilemediğimiz anları, kişileri hasretle anar dururuz. Yaşarken kırıldıklarımızı bile affederiz çoğunlukla. Beynimiz bizi üzen hataları, hatıraları görülmemiş bir bencillikle siler nedense. İnsan yaşamında en çok gerçeklerle ve kendisiyle yüzleşmekten korkar. Başkalarını eleştiriken veya acıtırken çok rahat kullandığımız sözler, inanışlar, ön yargılar, kendimize gelince cimrileşir birden. Mesuliyetten ve kendinden kaçmanın en kolay yoludur bu.Biz hiç hata yapmayız.Sevgi veremediğimizden sevgi eğitmediğimizden saygı, insan yerine koymadığımızdan insanlık bekleriz. Ve çoğunlukla aynı hatalarımızı tekrar, tekrar yaptığımız için de sızlanır, şikayet eder dururuz.
Maalesef devletlerde aynı insanlar gibi o memleketin karakterini yansıtır.Hatalardan ders almayan düşünceler, özellikle eğitilmeyen insanlar veya yanlış eğitimler, toplumun refahını yarınını güven altına alamayan siyasi oluşumları devamlı besler.Halk için devlet yerine devlet için halk.Onun içindir ki yıllar yılı aynı şikayetler, çeşitli bölünmeler, ekonomik zorluklar içinde döner dururuz.
Yillardır benim güzel yurdum çoktan hak ettiği gerçek değerine ulaşmalıydı diye üzülür hayaller kurarım..
Yıllar önce yurdumun en ücra köşesine bile okullar yapılmış.Pırıl, pırıl yetişmiş öğretmenler, yapılmış en modern yollardan en güzel imkanlarla oralara gitmek için yarışıyorlar.. Eğitim sistemi zaten çoktan halledilmiş.Sağlık sistemi her yerde eşit hem doktoruna hem insanına değer vererek tıkır tıkır işliyor.Bütün kız çocukları okutuluyor.Onlar sevgi dolu yürekleriyle kendilerine ülkelerine ve çocuklarına ışık oluyorlar. Türkiye'min her yerinde kurulan sanayi, fabrikalar, üretim öyle ileri ki yetişen gençler hemen iş buluyor.Her gelen siyasi memleketime nasıl daha faydalır olur, benden evvelkini nasıl geçerim, geleceğin insanlarına nasıl daha iyi bir dünya bırakırım diye durmadan projeler üretiyor.Seçmen o kadar bilinçli ki kendi vekilini seçerken kılı kırk yarıyor. Geçmişte yapılan hataları yapmayan, yaptırmayan insanları seçiyor ülkesinin başına..Çocuklar, yaşlılar devlet güvencesi altında.Yaşlılar yanlızca giden gençliklerine üzülüyor.Kadın hakları diye bir kavram bile yok.Kadınlar, kendine verilmiş hakları iade etmek için değil beynimizi, kalbimizi, nasıl daha çok aydınlatabilir, Cumhuriyeti nasıl daha ileri götürebiliriz diye uğraş veriyor. Erkekler, bizi doğuran anamızı bacımızı kardeşimiz, karımızı kendi yarısını sevgiyle, saygıyla kucaklayıp elele yürüyor.Dil, kültür sanat gerçek manasıyla, ve değeriyle zaten çoktan kökleşmiş.Kimseye borcumuz yok.
Sanata biraz bulaşmış bir insan olarak, hayalci sıfatını çoktan hak ediyorum galiba.Beni bağışlayın dostlarım..Ne de olsa ben bir düş gezginiyim....
Deniz olup dalgalarla kucaklaşmak mavide
Güneş olup öpmek dünyayı delice
Kuşlar gibi özgürce sonsuza uçmak,
Rüzgar olup aşkı fısıldamak sessizce
Çocukların gözünde mutluluk olmalıyım benek, benek,
Toprak gibi kucaklamak her şeyi
Ya da tohum olmalıyım hesapsız,
Her yere ekmek için sevgiyi.