Uyanırsın ya bazı sabahlar,
Gökyüzü mavidir de gri görünür hani.
Ayrılık zümrüt saplı bir bıçak gibi,
Kalbine saplanmıştır sanki.
Boğazında kupkuru bir hüzün,
Yerlere düşecek gibidir yüzün.
Bir suskunluk ki anlatılamaz dilde
Birden yaşlar konuşmaya başlar gözlerde.
İşte bu mektubu nasıl yazdığımı anla
İnsan dost olamıyor bazen zamanla
Kavuşmamız belki uzak belki yakın
Ama bu sabah hiç tadı yok
Sensiz içtiğim sigarayla çayın..
Ben hiç günlük tutmadım.O anı sabitleştiren gülen,somurtan toplu yalnız çekilen resimlere, hatta çocuklarımın resimlerine de tarih atmadım..Şiirlerime de.Zaman akıp gidiyor dediğimizde,zamanın yerinde durduğunu,bütün canlı varlıkların sonsuz bir dönüşümle akıp gittiğini düşündüm.İnsan bir düşünce şaheseri.Çelişkiler yumağı.Sevgi denilen
büyülü duyguyu yaşayan,yaşatan ya da onu yok eden.Ölümün mutlak olduğununu bilen,sonrada o ölümlüyü dünyaya getirmenin mutluluğunda sevinip,sonra da ölüme ağlayan insan.Seven,savaşlar çıkaran,öldüren,icatlar yapan insanı insanlaştıran ya da alabildiğine küçülten faniler.
Yapmak istediğimiz,gerçek olmayan bir dünya da kalıcı bir şeyler bırakmak ve bir zamanlar ben de vardım diye yaşama damga basmak mı? Yoksa insani duygularla sonsuzluğu yakalama çabası mı.
şimdi duvarları belki de iki yüz senelik bu yaşlı binanın bir odasındayım.Altı sene evvel sırf o istiyor diye özlemlerimi,duygularımı binlerce taşın altına gömüp,ellerimle gurbete yolladığım küçük oğlumun evindeyim.Türkiye' den binlerce kilometre uzakta.
yıllar,ayrılıklar bana hüznü hasreti yakarak tattırdı ama, sevdiklerime uzak da olsalar daha yakın olmayı öğretti. Sevdiklerime değil sevgilerime sahip olmayı öğrendim. Çünki Ölümün dışındaki bütün ayrılıklar kavuşmanın mutluluğudur.
Çocukları ve gençleri hep sevdim.Onlar yalın,oldukları gibi ve temizdirler.Onları bozan,gencecik yüreklerini beyinlerini kirleten,birbirine vurduran,yok eden çok gelişmiş büyümüş adamlar değil mi.
Büyümüş bütün çocuklar,adam olmuşlar yazık.
Ruhumdaki korku ve telaşlar,din dil insan ayırımı yapmadan aynı çatı altında buluşmuş üç arkadaşın dostluk şarkısında eriyip gittiler
Roberto,Cristina,Murat.muradım.Siz ve sizin gibiler.....
Savaş,kavga,açlık dolu bir dünyada bana ümit kapılarının tılsımlı anahtarını gösteren.güzel çocuklar.İkisi İtalyan,birisi Türk üç genç insan bu çatının dışında ki dünyanın kavgalarına,hırslarına inat sevgiyi hoşgörüyü bir güneş gibi kalplerine koyup, bu soğuk taş duvarları sıcacık bir yuva yapmışlar.
O esmer şehirden, gri taş duvarlı evden ayrılıp İstanbul'a döneli çok oldu. Ayrılık bir ahtopot gibi yüreğimin her yerinde yine.Ama aynı yürek sizden gelen ümit, güzellik ışıklarıyla pırıl,pırıl.
Çünki biliyorum sevgi yaşamdaki en kısa yoldur.