Yine sabahların kör sağır dilsiz kocasıyla uyandım,
Ayyaş karın ağrıları bir sağdan bir soldan vurdu,
Ben ağladım o bana dokunurken...
Ama...ama...ben var ya;
İfade özürlüsü gözlerimle...
Hani kör bıçağın intikam sahnesiyle,
Ve keskin bıçak hamlesiyle,
Gözlerimi göremeyen kör adamdan kaçtım.
Bir ağaç kovuğundaki geçmişime sarılarak ağladım.
Kaçmalıydım,
Beni duyamayan adamdan...
Kaçmalıydım,
Bedenim tıkalı bir megafondu anlatamayan,
Kör ve sağır adam dokununca;
Bedenim utangaçlığın sancısıyla embesilce titrerdi.
Ben var ya ama...
Ben var ya kaçtım!
Ona yapay orkidelerin yapraklarını doğradım,
Aşkı salata yaptım,
Son kez masasına bir tabak bıraktım,
Göz yaşlarım aktı ekşi niyetine...
Ben üstüne serpecek tuz bulamadım.
Yine her zaman ki gibi yarım bıraktım,
Ben onu hiç doyuramadım.
Dilsiz adamdı isteyemezdi,
Hani bitkisel bakışlarıyla beni severdi,
Hani duymayan kulaklarıyla beni dinlerdi,
Hani bu kelepçelenmiş diliyle...
Bana mahkum titrek elleriyle...
Beni severdi...
Severdi...
Ve bana uzattı titrek ellerini...
Sanki salatanın eksiğini bilir gibi...
Tuz ister gibi...
Titrek elleri...
Gideceğimi anlar gibi,
Öylece...bebekçe...dudaklarını titretti.
Ama...ben var ya...
Yerlere düşen geçmişimle...
Kaçtım...kaçtım..