'Gerçek güce sığınan tüm sessizlere,
Şiirsel bir mektupla sesleniştir.
I.
Söylemekten bile zorunu yapıyorsunuz.
Susuyor!
Susuyor!
Hep susuyorsunuz...
Sabır tonajlarını çok aşıyorsunuz.
Patlatmasanız bile çatlatıyorsunuz.
Susmakla nereye varıyorsunuz?
Gerçekler gün gibi hep görünürken,
Neden? Ama neden?
Hep susuyorsunuz?
Susarak kime yada neye yaranıyorsunuz?
Herşeyi neden hep sineye çekiyorsunuz?
Sessiz kalınca olayları çözüyor musunuz?
Çözümsüzlüklerde aslında kayboluyorsunuz.
Gerçekte siz sessizlikte zaten yok oluyorsunuz.
II.
Acizleri hep güçsüz mü sanıyorsunuz?
O zaman siz Hakk'ı hiç tanımıyorsunuz.
Onca yapılanlara rağmen bunca sessizliğe,
Artık hiç ama hiç katlanamıyorsunuz.
Ama yinede,
Susuyor!
Susuyor!
Hep susuyorsunuz...
Saldıranlarıda azdıkça azdırıyorsunuz.
Siz aslında onlara değil! ...
Gerçeklere katlanamıyorsunuz.
III.
Sadece kendi çıkarlarınız için mi yaşıyorsunuz?
Yetişen nesliniz bile elden giderken,
Susuyor!
Susuyor!
Hep susuyorsunuz...
Hakk'ını aramayanın,
Hakk'ı da olmadığını
Bilmiyor musunuz?
Susuyor!
Susuyor!
Siz hep susuyorsunuz...
IV.
Peki nereye kadar susacaksınız?
Sessizliğin sonsuzluğunda olaylara sabır etmeninde bir sınırı vardır.
Sınırlar aşıldığında gelecek tufanların etkisi asla küçük olmayacaktır.
Böylesi haksızlıklar sonrası tarihte büyük tufanlar hep yaşanmıştır.
Dileyelim bunca haksızlıklar üzerine gelecek tufan, Nuh tufanını yaşatmasın.
Aciz kalana destek olmayanlarda güçlünün taraftarıdır.
Sessiz ve tarafsız kalmak bile güçlüyü korumaktır.
Acizlerin içindeki gerçek inancın gücü ve yardımı ulaştığında,
Hiçbir haksız olay yapanın yanına asla kar olarak kalmayacaktır.
Kendileri yok olup gitse bile hiçbir güç O asıl güçlünün gücü karşısında duramayacaktır.
Allah'ın yarattıklarına, Allah bunca zulmedilmesine asla seyirci ve sessiz kalmayacaktır.
Mutlak olan Hakk'ın adaleti ama bu Dünya'da ama ahirette mutlaka tecelli olacaktır.