İsyanım var, şikayetim var hayattan
Yerle bir oldu sevgi bahçem, viran
Öfkeliyim, bıkkınım, sıkkınım
İnsan olmaktan öte
Varlığımdan şüphe duyarım
Yarınlar bana hiç olmayacak
Güneş hiç doğmayacak heveslerime
Köreltmişim yüreğimi yaralıyım
Sanki ben bende değilim
Bitkisel hayatta duygularım
Sadece bedenim hissediyor dokunuşu
Yüreğim, ruhum kapalı gülmelere
Ağlamak istesem de ağlayamam, göz pınarlarım kurumuş
Soluklanmak istesem hava bile tıkanır boğazıma
Amaçsız, dümensiz, pusulasız, yönsüz
Döner dururum ummanın ortasında
Görsem de kıyıyı ulaşamıyorum
Yok ki mecalim, yaşamaya isteğim
Daha doğarken ağlamadık mı hepimiz
Niye peki o zaman bunca isyan, feryat
Nedendir kanayan yaraya hep tuz basmak
Belki de dervişler misali
Bedenime eziyetle dinleniyor ruhum
Ama sönmüyor yine de içimin yangını
Sevgisizlik yok ediyor arzuları
Ne kadar da mutluydum oysa ki gençliğimde
Sevmeyi isterken, sevilmeyi düşlerken
Hepsi boş, hepsi yalan ve sıkıcı
Doğru olan tek şey, aşkın ve sevginin kendisi
Eksildikçe kalbinde sıcaklığı
Azar azar, ama hızlı bir tükenişle
Bomboş bakışlar, sorgulamayan, yargılamayan
Anlamayan, araştırmayan, hissetmeyen
Kurumuş ağaçlar gibi susuz ve renksiz
Sükunet, gevşeme, kabullenme
Yıkılmak, devrilmek, yok olmak beyinlerde
Sonsuzluk pınarına ulaşamadan
Yazık... Çok yazık geçen ömrüme... Yazık...