YORGUN ATLARIMLA GELİYORUM
Şu yaralı yüreğini göreyim
nedir bu uğultu gecenin derinliğinde
ey düşler akıtan su
ne kadar berrak ölümler var
aldıran kim
bir yerleri kanar coğrafyamın
öfkelerin türküsünü coğrafyamın
öfkelerin türküsünü söyler yüreğim
aldıran kim
Ne dedin beyefendi, filistin mi?
Şöyle biraz biftek...
göğüs ızgara...
yarım kilo sarma...
açıver lütfen ve biraz baharat...
tamam, ne kadar borcum.
Şu yaralı yüreğini göreyim
yanarak sevmenin toprağında
ey selahaddin
yorgun düşmüş atlarımla geliyorum
senin hatırana
hayatın bir tenha yerinden girerek geliyorum
ey filistinin güzel başağı
şöyle bir görsem seni doyasıya
yıldız çiçeklerini koklasam
o zaman başlasam yaşamaya
baksam vınlayan sapan taşlarına
ben de atsam bismilllah deyip ölümsüz kılsa beni
dilimde hep hüzün ey selahaddin
ne zaman patlayacak aşkın suskunluğu
yanarak sevmenin toprağında
içimdeki dağların başında şaha kalkar intifada
aldıran kim
ben marşlar söylerken sarılırım yüreğime
mazlum ırmaklara açılır tüm kapılarım
büyük fırtınaların bahçesinde
o kırmızı gül
ansızın meydanlarda sapan taşıyla
yağmur tufan ve bunalma
başlar yahudi de ölüm korkusu
çevir yapraklarını tarihin
kalbim hayberde atıyor
bir anneden akan muhacir güller solarken
ben gidiyorum
göğsüme doldurup can veren kelimeleri
saçlarını özgürlük türküsüne bağlayan yıldız
çocukları görmeye
ey selahaddin yorgun atlarımla geliyorum
başımda alev
yanarak sevmenin toprağına
Bil ki umut intifada'dır
yenilmeyen intifada
atılan her kurşun yanacak senin alnında
Davud'dan kalma sapanını çapraz astıkça marşlarına
soluk soluğa atan şahdamar
ve kudüsün nabzında
ürperir bir rüzgarla
avuçlarda sımsıkı bir taş
başları dik yüreklerinde celadet
bir kurşun bir deli kurşun ey güzelim şehadet
bekle beni ey selahaddin
yorgun atlarımla geliyorum
yana yıkıla sevmenin toprağına
saçlarını özgürlük türküsüne bağlayan
yıldız çocukları görmeye...