kırkınıcıyı da ıskalayıp ev sahipliğime köpüren gerçek
sirkenin küp cenderesine isyanı öyleydi değil mi
aradığına bulunamayınca sırrına açılır köprüde bulunan
boşluğun bendeki sayfiye yerlerinde tekrarın gücü
açık açık ölürmüş meğer gizli gizli ölmeye gelen
değişip uzarken şiddetin var ettiği dalgın metafor
derine kaçıp ayrıntıya yataklık ediyor eskimeyen hüner
bir iki damla gözyaşına çoğalıp ele vermek mi kendini
kimbilir masallara ödünç verdiğim trajedinin başlangıcı
kırılanı da bitiriyor işye ayarsız kalan bakışın dengesi
bir güneş batımı kadar daha çoğalarak eksilip kalıyorum
her güneş batımında benimle kendine yürüyen gece
kişinin kendisiyle baş başa verdiği ince savunmaya itiraz
yol da hazırlanıyor yürekte ağırlanacağı mahzun sabaha
kırıldığından olacaktı kırarak ayaklanması geriçekilmenin
attığı renkte görüntülere mağlup olan yürekteki süzgeç
kendisini nasıl aklayabilirmiş kişi kendisine rağmen
haklı katillere terk edilirken ödeşme uyumsuz hayat bilgisi
bütün ayrıntılara yeniden değerler atarmış tetiklenen an
hep ek bir milat ve bir inşa süreci tekrarlanırmış ömre