ilacı da yaralıyordu işte ilacı reddederken yara, halsiz;
hilesiz dokunup ev sahipliğime kendimi ağırlıyorum
nasıl söyleyebilirdim hoş bulduğumu ki nasıl söylenirdi
dile gelmeyen yerlerimin ellerindeyim. sus'a ulaşan dile
de yazık, artık şiirden muaf alanlar yaratmalıydım bana
yoluna çıkacak her şer gelirdi insana gelinen neydi
kabulüm kadar gücümü tartıp duruyordu mutsuzluk
kurguya soluk veren imla ateşin ahengine açılan çile
sahi ne söylenebilirdi gelecek için söylenebilir miydi
geçmişin dayanılır hale getirilme çabasından başka
horlanan dünyada kefen güzelleştirirken yaşamak
bir bilmezliğim kalmış olurdu benimle oyalanan bilirim
bir de kırılan günde oyalanmaktan usanmış ben
dile de yazık oysa sus'a da. dokunurken ev sahipliğime
rengi tadına akmıştı yalnızlığın zehrine kavuşmuştu yüzük
geleceğe ilişkin kurgunun şimdi içindeki geçmişi
alkolü bile bozabilen muhtelif tenezzül ki bodurulan
haniydi düşülecek yer ayağa takılırken düşmek
varılacak yer yokmuş meğer bezdiğim dilden artıp
mutsuz değilim diyecek kadar kötü davranmadım hayata