İlman gelir, kokusundan muhabbet çıkarır
bu kokunun bir çığlığı vardır
seyrek zamanları da çıkarır cebinden
buruşturmuş ekin vakti koymuştur
kiraz ağacı meyveye durdu mu İlman
yontulardan nisan yaratır
kendi canından sevda;
körebe oynadığı çocukların
gözbağlarına takılır ayakları
ahh İlman taştan sevdalar yontan
şimdi şu saat kâbus
gibi bir an'a denktir
yaşamak kaç kadına taraf olur
üstüne kuma gelmiş orta yaşlı hüzünlerdir yalnızlık
dilindedir asıl o zehirli sarmaşık
yarattığın ölümlüdür İlman
güvenemezsin artık dalda yemişin
duvarda geçmişin
beraber sonsuzca biteceğine
savaşıyorsun İlman
kendinle kendi yüzyılında
narlanmış demek bahçen
basma giymişsin, dağ kırlenti
kekikler sürünmüşsün
kent soylu aşklara bu denli mi isyan
adının rüzgârına sığındım öteleme beni
kitap defter arasında boğulmuş bir gecesin
bakır bir satır üstünde mavi önlüklü çocuk
bu hüzün hoşuna gidiyor desem değil
sundurmalarda iki büklüm
nene sabrıdır hüzün dediğin
sen ayrılıkların da boyunu aşırdın
İlman gider, ardından muhabbet çıkarır
sırtında büyücek bir çığlık taşır
ahh İlman taştan limanlar yontan…