ağustos da yıkım var.
bu yaz erken üşüyorum ben
koyma beni kapının önüne memur amca
annemle yaptığımız kahvaltı masası duruyor şurda
bir bardak çay soğuyor
ağustos da yıkım var
bu yaz erken yaprak döküyor ağaçlar
hep evden dışarı kaçmak
bahçelerde tarlalarda
top peşinde koşmak isterdim bir zamanlar
şimdi evimden içeri girmek istiyorum
izin vermiyor memur amcalar
ağustos da yıkım var
bu yaz erken bitiyor tatil
durun durun!
çıkarmayın evimizden bizi dışarı
bırakın onlar benim eşyalarım
içinde bu yıl aldığım kitaplarım
ve arasında çok sevdiğimin resmi var
ağustos da yıkım var
bu yaz erken büyüyorum ben
boyuma bakıp da aldanmayın sakın ha
çıkarır sapanımı vururum kaşınızı gözünüzü ortasından
önünde dururum kepçenizin dozeriniz
sizin demirden çelikten arabalarınız varsa
benim etten kemikten bedenim
kastan dokudan bir yüregim var.
bakmayın yumuşacık bir kalbimin olduğuna
bir kızdım mı dünyanızı başınıza yıkarım
beni kimse tutmasın
bilyelerim en güçlü silahımdır benim
Ağustos da yıkım var
bu yaz erken vedalaşıyorum
çok sevdigim sevdicegim
niye hala gitmiyorsun dediginde
az kaldım demiştim sana ya
az kalan süre bitti sonunda
Ağustos da yıkım vardı
Kepçeler dozerler evimi yerle bir etti
annem babam şimdi çok uzakta benim.
bir ben kaldım yapayalnız tek başıma burada
tüm hatırlarım sana biriktirdiğim duygularım
yıkılan duvarların altında
en kaz bir sevgili bıraktın ardında
en kısa zamanda dönmeyecegim