Asrın en siyasi hükümdarı
Baktı Yıldız Sarayı'nın penceresinden
Ve tok sesiyle konuştu hançeresinden:
—Bizim için hiç uyumamak;
Daima teyakkuzda bulunmak, farzı ayın olmuştur!
Ve bir gün Yahudiler!
Çıkageldiler bin bir teklifle
O'nun otağına.
Dikerek gözlerini Filistin toprağına!
O ise, yüz elli milyon altınlık rüşveti
Elinin tersiyle iterek
Sesi her zaman ki gibi tok ve erkek:
—Lütfen huzurumu ediniz terk!
Sahibi ecdadımdır; bedeliyse kanımdır!
Ormanın derinlikleri
Kurtlarla birlikte ulumayı başaramayanların
Hazin hatıralarıyla doludur.
İçte ve dışta muhalifler
O'na hep 'Kızıl Sultan, dediler
Kendince haklıydılar belki, zira
Otuz üç yıl -dur diyerek:
Koca çınarın gövdesinde yapmak istedikleri
Operasyonlara.
Osmanlı'nın paylaşımını pahalıya getirmişti onlara.
Tarihlerde,
O şanlı direnişin notu yazıyordu.
Ve… Avrupalı devletler artık
Birbirini boğazlıyordu
O'nun gidişinin ardından.
Dünya ve tarih çok bahsedecekti
O yüz yılın on dördünden
O büyük hükümdar diyordu ki;
—Beni evhamlı sanıyorlardı… Hayır!
Ben, sadece gafil değilim o kadar!
İşte aziz sır!
Utansın, tarihin sözlerine yalan katanlar!
Onlar ki; ''EDEP YA HU,,Dedirten şarlatanlar!
—Yıldız'ın üstüne ateş saçalım! Diyenler:
O'nu sonradan anlayıp, sonra özür dileyenler!
O hep abdestli idi
Yataktan lavaboya teyemmümle giderdi
-''Abdestsiz bir an dahi durulmaz,, derdi
Abdestsiz gezmemiş, abdestsiz yatmamıştı
O, on bir yaşında bir şehzade iken
Bir İngiliz asilzadesinin elini de öpmemişti!
Sen ey projelerin yüce adamı!
Sendeki bir sır mı? Yoksa prim yapan moda mı?
Seni anlamamak; anlamamaya çalışmak!
Her ne ise şu kesin:
Yüksek karakterler;
Toplumlarda, çoğu kez; durdurur dimağları
Susturur lisanları
Feraset ve derinlik
Ölümsüz kılar
Bu büyük insanları.
Koca Sinan'ın minareleriyle yarışan
Saat kuleleri!
O'nun sayesinde kazanılan
Birer şaheser inci eserlerdi.
Ya O'ndan patentli
Ard arda sıralı diğer icraatlar?
Tabi, o zaman birileri
Ya art niyetli ya da anlamıyorlar!
Denizaltılar, köprüler, fabrikalar, parklar, yollar…
Ve bilgi fışkıran dev kütüphaneler…
Keçe döşeli raylar…
Ve üzerlerinde hacılar:
Trenle Haremden, Medine'ye gidiyorlar!
Güçlü istihbarat! Rasyonel Eğitim!
Ve alabildiğine yenilik!
O zaman, bu icraatların bizdeki adı: Delilik!
Yunan savaşında bacağını kaybetmiş asker demişti ki ona:
Bacağıma değil, kaybettiğim saatime yanarım!
O ise marangozhaneye giderek
Marangozluğunu icra ederek
Hemen bir baston yapıp
Bir saatle birlikte hediye etmeyi unutmamıştı
Ve böylece de
Zanaatkârlığını ve merhametini
Dosta düşmana karşı
Bir kez daha kanıtlamıştı
Dosta düşmana karşı.
Ve o
Birer saat hediye ederek
Diğer askerlerini de gönüllemişti.
O iyi bir nişancı ve güreşçi,
Usta bir at biniciydi.
İnce ruhuyla
Sanata, resime, tiyatroya, müziğe
Ülkesinde renk kattı
O ki
Harfleri konuşturan
Çok iyi bir hattattı.
Biliyorum ki;
Ecdada layık nesiller o'nu
O'da onları;
O kitapları,
Kitaplarda onu
Bugün çok iyi anlıyorlar:
''Bir elimizde din, bir elimizde fen! ,, sözünü tamamlıyorlar.
Ey! Aziz yazarım Mustafa Armağan;
En güzel ifadesini bulmuş
Eserinle o yüce Hakan!
Bugün yerinde yeller esiyor şükür
O'na atılan iftiraların ve ihanetin!
Söylediğin gibi:
Gök kubbesi üzerinden çalınmış bir milletin
Habbelerinden kubbe yapmak vaktidir şimdi
NOT:
Devrindeki düvel-i muazzama diplomatlarının Sultan 11.ABDÜLHAMİD'İN ustalıklı dış politikası hakkında sarf ettikleri sözlerin yüzlercesi arasında bir cümle son derece manidar gelir bana: ''ABDULHAMİD kurtlarla birlikte ulumayı bilen bir hükümdardı.
İngilizcedeki 'Kurtlarla birlikte ulumak'(Howling with the wolves) deyiminin kaynağı şudur:Dağ başında kurtlar etrafınızı çevirdiğinde ancak onlar gibi ulumayı becerebilirseniz sizi kendilerinden kabul ediyor ve dokunmadan yanınızdan geçip gidiyorlar.Kaçmaya yahut başka türlü (Mesela insan gibi) sesler çıkarmaya kalkarsanız,üzerinize saldırıp anında parçalıyorlar.Bir başka deyişle tek şansınız,onlar gibi ulumayı becerebilmektir.,,
Mustafa ARMAĞAN& Eser: KURTLARLA BİRLİKTE ULUMAK.