Vaktiyle yılan ile dost olan adam vardı
Bir alışveriş yapar; hemen ayrılırlardı
O yılanın yuvası; hazineye yakındı
Adamın verdiği süt; yılanın ki altındı
Bu alışveriş sürdü; geçti epeyce zaman
Adam altını aldı; yılan sütüne devam
Bir gün işi çıkmıştı; adam gidememişti
Oğluna haber verip; işi tembihlemişti
Bir altını almaya; oğlan oraya vardı
Hazineyi düşündü; içini merak saldı
Bir altın almak için; uğraşmaya ne gerek!
Yuvasını bulunca; ölmeli bu engerek!
Diyerek, halletmeye; kendince karar verdi
Bunları düşünürken; yılan oraya geldi
Oğlan altını aldı; yılan sütünü içti
Yılan geri dönerken; hemen takibe geçti
Yuvasına girerken; oğlan taşı fırlattı
Kuyruğu kopan yılan; geri dışarı aktı
Oğlanı soktu hemen; atılıp can havliyle
Yılan çok zehirliydi; oğlan öldü haliyle
Dönmeyince oğlanı; babası merak etti
Hemen koştu oraya; aklı başından gitti
Çok üzüldü oğluna; içi yandı kavruldu
Evladın acısıyla; sanki göğe savruldu
Geçti günler haftalar; altına gerek duydu
Hatırladı yılanı; bir kovaya süt koydu
Gitti buldu yılanı; bıraktı kovasını
İçmedi sütü yılan; kaldırdı kafasını
-Var git yoluna çek git! Yaman kuyruk acısı!
Artık dost kalamayız! Çıkmaz evlat acısı!
Haksöyler bu kıssadan; alınacak dersler var
Şayet ders alınmazsa; koca dünya olur dar