karasız insanlar dünyasındayız
geç kalmış ihbarlar sürülen izde
sen ben çoğalan giz derken
vurdumduymaz sorular bize kalan
zorlanan korku zamansız telaş
yanıtlara öncelik yok nedense
bir masalın lacivert sularına
güzellikleri taşıdı nabzın
unutkan bir şiirin ağına isyan
gözleri tanıdık bizimle yaşıt
akranı kalmamış göçebe tutkular
yabancısı değilse bu masal bu dağın
nasıl varmışız niye varmışız bilmeden
sözcükler ülkesine yorgun argın
durulmuş bir öfkeydi sendeki
yaşlı ya da kimsesiz
bir de yüzün vardı tanış
çıkarsız dostluğa değer veren
gençliği bıçaklanmış kasırgalar vardı
yaşam hükmeden yörüngede
kangren akşamlara tanık
toz pembe hücrelerde tek başına
büyüdükçe büyüdü kahrolası yalnızlık
devri âlem bir dünya
almış yürümüş densizlik
ne insanlar gelip geçti dili zehir&dili bal
ah çeken yenik sayıldı
ürkek yanımıza vurup geçti fırtınalar
hayali yarım kalan kesik kol
bedensiz iki büklüm
toprağa belenmiş&acıya döl olmuş türküm
geç kalmaya gelmez
ölümün sesini gizliyor perdeler
ellerim seyiriyor ben yokum
kimliği sensin seni arayan sesin
kan bağlamış kemendine çakallar
çoğalmış çağrılara kurulan pusu
üzgünüm utancın güzelliği yok
hava gibi su gibi doğrusu