Kayalar yükselir, bozkır bir çok yer,
Kimi yerler bodur meşe ve dağ armudu,
Sanki gururla dağlara kafa tutarlar,
Nede çoktur,
Tatlı " Ternebi" beyaz üzüm bağları...
Uçurum ganimet,
Yol , kıvrımlı olsa da,
Otobüs beyaz bir kuş misali,
Gider ha gider,
Adeta uçar...
"Beyler Deresi" derler, güzel bir vadi,
En derin yerinde ince su akar,
Ve suyun üstünde eski bir köprü,
"Sultan söğüdü" dür suyun etrafı,
Sonra bir kaç sıra da; selvi kavak var...
Dallar üzerinde ki cıvıldamalar,
Dinlesen kuş sesi değil de,
Sekiz köşe şapkalı çobanın,
Söylediği türkü'ye,
Sanırsın eşlik etmekte dir sazlar...
Bir şey var ki, ince dere yalnızdır,
Sanırsın çağlamaz da,
İçinde dertli bir gelin,
Sessizce durmaksızın ağlar...
Dili de olsaydı, hiç konuşmazdı,
Biliyorum dostlar, biliyorum ki,
İnce dere, kaderim der, hep susar,susar...
"Kömürhan Köprüsü" ,
İiki yanından demir korkuluklu kömürhan,
Ve üzeri ise, çift yönlü asvalt,
Bekler jandarmalar doğu yönünü,
Karakol önünde,
Er nöbet bekler,
Geçeriz önünden, bize el sallar,
İçinden geçeni okurum sanki,
Terhis olmuş ve bizimle bu otobüste yolcu olmak var,
Sanki aklında...
Haklıdır da, benim gülüm, haklıdır,
Sılasında onu bekler hanesinin efradı,
Mahallede ise, gününü sayar durur tatlı yar...
Bazı düzdür asvalt, bazı kıvrımlı,
Bir bakınınca etrafına,
Mevsimidir, sararmıştır artık kaysılar,
Yol boyunca köyler, çiftlikler,
Ve yol kenarlarında,
Siz geçerken,
Çocuklar, çocukça el sallar,
Ve beyaz toprak sıvalıı, kerpiç evlerde,
Hele hele toprak damların üstünde,
Bakakalır bir an gelinlik kızlar...
Ve işte Malatya, görülecek il,
Bir Eski Malatya, bir yeni derken,
Bu yıl kayısı bol, festival bekler,
Hele "Kanal Boyu" off, offf, görülecek yer,
"Şelale" o yarin gözleri mi ne,
Şelale çağlar, çağlar durur da,
O yar ise sanki olmuş benim içimde, binbir şelale,
Sessiz hıçkırıklarla içimde ağlar, ağlar, ağlar,
Kimse duymaz sesini,
Bir yüreğim hisseder, bir o duyar...
"Kermek" neden, neden, neden sensiz dir canım,
Neden dir ki a gönül,kermek sanki ıp ıssız,
Bir yetime benzemekte o gülsüz kermek,
Hele benim içinde ki kermek,hepten virane...
"Fatih Lisesi" nde Canan Öğretmen,
Konu : "Leyle ile Mecnun" ,
Ders edebiyat,
Sınıf sessiz, duyguludur liseli,
Off, offf,
Off, bilir mi ki, öğretmen canan,
Sınıfında o an,
Yirmibirinci asrı temsilen,
Kaç genç kız birer "Leyla" dır,
Kaç delikanlı vardır bilirmi acaba, sanki "Mecnun" ...
Hüzünlenir canan öğretmen,
Yaşarmıştır ya, güzel, badem gözleri,
Çatılmıştır ya , kadere karşı duramayan kaşları,
Onca "Leyla ile Mecnun" un içinde,
Kara tahtaya döner yüzünü,
Siler gözlerini belli etmeden,
Sonra döner; çocuklara yüzünü,
"Ne oldu hocam, yaksa ağladınız mı ?"
"Hayır çocuklar,gözüme tebeşir tozu kaçtı sanırım" ,
Ve dersi bir espriyle bitirir :
"Çocuklar, haydi size bir soru sorayım ,
Bir dişi aslan ile bir erkek kedi nasıl arkadaş olurlar ?
Sorunun ardından zil çalar,
Kapıdan çıkarken canan öğretmen,
Çocuklar merakla sorarlar,
"Nasıl olur öğretmenim, aslan ile kedinin arkadaşlığı,olmaz ki,
Ve öğretmen gülümser,
Olamazlar tabii çocuklar, olamazlar,
Olsa olsa aslandan efendi,
Kediden se köle olur ancak ço cuk laaarrr..."