İnsan gelmişte
Arzı endamı şeytan donunda
O da adam olacaktı elbet sonunda
Ne var ki azabını yutup
Cehennemini çıkarmıştı koynunda
Yoktu dalavereden yana bin biri
Hadsiz hereğin yaşadıkça oldu kibiri
Her hengame sonrasını
Giriş çıkışta oldukça diri
Lakin işbirliği olacaktı batkı kiri
Hasbelkader bir pire
Bir emilmelik bulup da
Çar çabuk dalıp gire
Nereden bilsindi
Nasılsa düşmüştü
Sıska, soluk bir insan kepire
Kuru, kapçık kalmıştı acından
Çaresizlikten ağlamakla yaşı kurur
Kifayetsizin apış arasında
Boş, boşuna; emilmelik aranır durur
Bulup ememedi kanı, ama sıcağa hayretle
Derlenip toparlandı epey bir zahmet gayretle
Dile geldi öneri verecek kadar canlandı
Az biraz yaşam bulmuştu
Sıska adamın sacından
Demeyin ki kifayetsiz ne bulacak
Kapçık pirenin öneri tacından
İnsanın canı acımıştır ısırıktan
Oturuma gelir yatakta tıksırıktan
'-Bir gıdımcık kanın yok
Adamım diye gezersin
Boşuna börtü böcek çiçek ezersin'
Diyen bir vızıltıyı kifayetsiz duymuş
Aranırken bir zar bulmuş
Sesi veren kapçık buymuş
Alıp, evirip çevirmiş; görmüş ki bir zar
Almış iki başparmak arasına sıkmalık
Öldürülecekken zar;
Sunmuş kifayetsize bir çıkmalık
'-Öldürme beni, öldürürsen sana ne kar
Oysa bırak beni, olayım sana yar
Göster düşmanını, para üstüne para sar
At düşmanın evine beni, koymam seni dar'
Kifayetsiz:
-Bre kapçık, sıska, zar pire
Senden gelecek yardım nereme gire
Pire:
'-Olmazsın can bağışlamakla pişman
Olursun düşmanını göstermekle şişman
Yok deme sen bir iyi düşün hele
Gör bakalım, kul başa neler gele'
Kifayetsiz:
'-Pire pire, hiç düşmanım yok
Hamdolsun ki sağım solum, dostum çok'
Derse de, doğmuştur bir fırsat
Değerlendirmek gerek
Akıl yorunca, şimşek çaktırır herek
Pirelenmedi kifayetsiz, pireden yana
Şevk koydu önüne, ahadı abadla tattı cana
Zamanı sürerdeler, ikilice sıska
Devranla geçmeyecekti birbirini ıska.
Ölüm düşerdi mukadder, pire eve gire de
Mal mülk, ikbal bulurdu böylece, pirede
Sevince durur, geçirimler gelir, aklına
Birçok zanna andırış söylemler gelir nakline
Komşunun kimi dem onu görmeyişi
Sayılmıştır, dostluğa pirim örmeyişi
Sevinçle kaplanır içi, nakis bir hisle
Artık sızlamayacak bir yüreği behisle
Şarttı, kuruntularına kuruntu katar
Pireyi götürüp, selamsızın evine atar
Bir güzelde mışıl mışıl uykuya yatar
Günle...
Fındık kadar pire; kapıda göze batar
Hayrete muciple eşikte kalmıştır dona
Anlamış ki yoktur komşu, mülküne kona
Azgın pireye gösterdikçe düşmanı
Ele geçirirken mülkleri,
Gelmezdi hiç kifayetsizin pişmanı
Şimdi hasbelkader pire gibi
O da, olmuştu ülkenin şişmanı
Sıska kifayetsiz kondukça mal mülke
Geçmekte idi eline, yavaştan, yavaş; ülke
Büyüdükçe, şişmiş yumruk kadar olmuş pire
Sıskaya; düşmanını sorarmış ki acilden evine gire
Bir sarmaldır hepten kendini doğurur
Yolun kendi şartları, birçok feraseti soğurur
Pireye düşman, sıskayaysa mülkü, kadim yoğurur
Sanmayın ki bu bir hayali, zannı kanı
Düşülmüştür çembere baş ve son aynı
Sondaki durum, yaratılan bir egemen tayını
Saltık mı ki devran, böylece süre
Küçücük bir kaostur, defteri düre
Günlerden salı ise, salı diyendi düşman
Bu kez de salıyı çarşamba yapandı pişman
Yürümekle kusurdu, tatlı canı solurdu
Seksek yapan da kurtulmaz kanından olurdu
Neden bulamazdı da gölge bir sebepti, hin olana
Bu kez gölgede yürüyeneydi garez, pireye dolana
Kifayetsiz mülke konmaktan mestine delirdi
Ölgün giden pire, artık yuvarlanarak gelirdi
Pirenin emerek emri hak yaptıklarından
Sıska; varları, kemirmiş, semirmiş
Pireyeyse, sanki düşmanını ölümüne emmek emirmiş
Kifayetsiz ağırlıkça, çekide, sanki demirmiş
Gün susmuş, yol düşmüş, akıl pusmuş
Akıbeti kinden olanın zulmü dinden olur deyip
Değil pireye düşman bulmak; adeta tamahla kusmuş
Ülkeye her yıl padişah seçilirmiş
Padişah olacak kantarda geçirilirmiş
Ağırlık çeksin diye incir altında
Pişen yenir, su içirilirmiş saltında
Kantardan sağırı, en ağırı, en besili
Böyledir ülkenin başında olacakların, nesili
Yapılan doldurmazken çekirdeği
Bir bakış etmiş incire
Pire olmuş ki; tasmalı köpek gibi
Bağlı durur huzurda zincire
Zevale ermiş, emeksiz biteviye zeametten
Keşke demiş boyun eğmiş nedametten
Yetersiz adamdan bir damla yaş akmış
Dönülmez yolda olduğuna ışık çakmış
Bir kaderine bir hederlerine kafayı takmış
Yapıyı korumak için bilmiş her şey fakmış
Pire olmuş, bir dudağı gökte, bir dudağı yerde
Alevli fırın gibi akıtır, artık devamlı istermiş
Doymak bilmezine bir iştah
'-Bre sayeyi herek, hani düşmanın nerde?
Olsun isterse feriştah'
Günler gelip geçmekle güngörmüş
Gücün illetiyle sarhoşundan
Düşman diye tüm halkı giderken körmüş
Giden gitmişti, düşman vezirdi, baş vezirdi
Derken devran kozasını örmüş
Görünen pire değil, sanki alevden bir fırın
Düşman istedikçe fırın edemezdi mırın kırın
Bakınır sağa sola, bulamaz verecek kimseyi
Hali pürmelâlden anlamalarla dokunur
'-Benim düşmanım; benim,' der, ödevine
Alevli ağızdan yutulurcasına içe sokulur.
Pirenin biri aranırken, yaşamsal gerekten
Bulur bulmaz, yapışıp emer, herekten
Ne umuşta ne bulacaktı düşüşle yetersiz çelimsizden
Bu da şartlarını taşıyıp gelişecekti selimsizden
Akıl değil, akıl diye umulan şevki gelimsizden
İki yokluk, herekle gerek, olacaktı tokluk
Yol oldular birbirine sersek, sona yokluk
Üretilen el değişmekle olmazdı
Yeniden yeniden üretmeden tüketmek.
Biteviye yoktu, sahibi yenlikte, yemdi
Boşunadır anlamın ağırını yük etmek