Ah müştak
Yerilmek ve sürünme sana düşer
Ağlamak ve ağıdı bana...
Birler vardı Cihan'da,
Başına bombalar yiyen
Dem sürer iken
Öldürüldü, parçalandı enkazında.
Tırnağı vardı, görünsede acınası
Bitirilmiş tüketilmişti...
1945 sonları diyorlardı
Gözün karamsar
Gönlün bulanık olduğu yerde
1960' a gelmeden daha
Uluslar arası işçi kılmıştı bizleri vallaha
Aynı paylaşımla
Çağdaşları vardı
Yolunan saçlarla
Kucağa alınmış ölü başlarla
Silahı, dua ve beddua
İmanı, yuva...
Kararlılıkla dim dik durulan
İnanç ve sevda ile vurulan
Yıl ikibindokuz
Hala üreten akılla yokuz
Elde sabanla atılan
Karşı duruş, taş
Hunharlığa gözlerde yaş
O ağıdını tutuşan
Biz ağıdına yakılan...
Ah müştak
Bilmezmisin ne
Ağızlarda çıkmayacak sürçle
Barışı misli ile koruyacak güçle
Sürdürüyor ve olduramıyorken...
Sen, yüreği sızlarken
Zaman taşınamaz olur, selimiyle.
Vaad olunmuş aç kursaklara
Altmışiki yılın benzer gelimiyle
Günlerin vebali ağır
İmanıyla, açılıp vurulan bağır
Bir senen taşmaz bir senen dolmaz
Yatışmayla sürmektense, aklı çağır
Fırat (Şeria) türküsünü söyler; akar, akar
Feda yürekler, göğüse bastırılmış
Cansız düşmüş bir baş
Gözü arkada kalmışça bakar
Varılacak yer ileride
Durulacak yer geride
Artık öyle mecbur olursun ki
Tek başına imanın, yumruğun, ağıdın
Kurtaramadığı gerçekler seride
Sen can dilerken benden
Ben can kılıyordum senden
Çıkacak olansa kılınç, yenden