AŞKIN SERİNLİĞİNDE BOĞ BENİ
bu şimdi yaz akşamın en tatsız saatidir. güneşkurusu
hiç bir yolcu treninin uğramadığı istasyonhüznü
bu şimdi benim sana yolum bağlıdır
aşkın ırmak sanılan serinliğinde kendine çağlayış
annemin gültadında kanadığı akşamdır. bu şimdi duvaksız
beni toprak yerken yakaladığı yüzündeki telaş
birden dallarından bütün yaprakların boşalması
yağmurdur. sancıdır. üstesinden gelinmez bir başağrısı
bu şimdi kurbağa bacaklı bir yazdır. akşamsız
uzak kurmuşsa yuvasını kalbimize kırlangıçlar mekansızdır
sır olmak. eriyen bulut. çözülen damla
aşkın yüzünden yolunan aydınlık
bu şimdi ellerini çözüp ayrılığa beni vurduğunda kanayandil
annem elleri dağyası yüreği kartalçığlığı
aşkı güzelleştiren telliturna
bu şimdi birden uyanma hali
çalan telefondaki kimliğibelirsizliğe
biberin kızaran ucundaki taddir ilkyaz aşkı
acı kekre ve iliğine kadar 'samış
bu şimdi ayrılıkönü yakılmış bir sigaranın ilk nefesidir
kentli oğlanların saksılardan kopardığı gülden damlayan kan
yarim sevişmelerden artakalan buğunun yabanıl çıplaklığı
adressiz postalanmış bir zarfta çürüyen pul
bu şimdi akşamın alnıma bir izdüşümü yanıtsız sahipsiz
yazın gizindeki nemin kurutulmuş resmi
bu şimdi gitmek bülbül çıldırtan sabahın sisi
solmuş bir insan yüzüdür ufukta silinen
annem bir filozof benim
aşkı koynunda dürülmüş mendil
gelecekten değil daha çok geçmişten korkan
bir türküdür annem benim
cennetkuşu. süzülmüş kekik
bu şimdi akvaryumda dolaşan bir oğulun
boğulan gülümsemesidir
bu şimdi beni de götür denilmesi gereken yerde
dünyaya çarpan bir hoşçakal çığlığı
sevgili beni yağmurun yüzüne as
beni akşamın çürüğüne sar
beni aşkın yelekcebine koy
beni de götür...
bu şimdi telefon kulübelerine sığmaz
bir konuşmanın son anıdır
bulutlar daha alçaktır turna sürüsünden
ellerimizde büyüyen salkımsaçakdal kırlangıç yuvasıdır
bu şimdi nereye gidiyorsun diyen
bir serçenin canından düşen telek
bu şimdi kıyısında durulan bir derenin
içindeki çağlayanın kırdığı umut
bu şimdi beni yolunun üstüne ser
beni kanat...
beni öldür...
aşkın serinliğinde boğ beni