Uzaklardan izlerdim seni,
Elindeki kalem durmadan yazardı,
Kıskanırdım dökülen o kelimeleri,
Kırmızı dudaklarında aşk saklanırdı.
Ölümsüzlük sanki o renkte gizli,
Onlardan öğrendim, ölümün anlamını,
Issız gecelerde hayal ederdim seni,
Rüzgâr usulca getirirdi acıyı,
Acılarımla odama dolardın.
Düşlerimde saklarken günahlarımı,
Menekşe kokardı saçların.
Yanımdan geçerdin habersizce,
Gözlerine düşerdi ruhumun aksi,
Karabasana dönüşen düşlerimde,
Yokluğunla bulurdum seni,
Üşürdü içim, yanardı dışım,
Çığlık çığlığa huzurum.
Feryatlar içinde uyanırdım.
Korkularla kesilirdi yolum,
Bir gün gideceksin diye korkardım.
İçime çekerdim seni derince,
Ciğerlerime aşkla dolardın.
Omzuna koyarken başımı,
Menekşe kokardı saçların.
Karanlıklar saklardı bizi,
Heyecanla bir çekime tutulurduk,
Şehvetin kucağına düşerdik,
Bakışlarımızla bir bütün olurduk,
Sabaha dek durmaksızın sevişirdik,
Aşkın rüzgârıyla savrulurduk,
Çığlıklarımızı saklardı taş duvarlar,
Yanımıza yaklaşmazdı yokluk,
Sen varlığımda göğsüme yatardın.
Ben huzurla sarılırken sana,
Dudaklarındaki şehveti sunardın.
Dokunurdun süzülen gözyaşlarıma,
Seni öperken, ben ağlardım.
Dokunuşlarının huzuruyla,
Kırmızı renkli ölümü tadardım.
Ay gibi düşerken üstüme,
Menekşe kokardı saçların.