RADYO
koltuğumun çürük tarafına radyo değmiş..
ürkütücü bir ses
ağlıyordu sanki..
biraz duman oldu etraf..
yok..yok..beynime teşebbüs etmedin bu defa
radyonun sesi bu..
duymuyorsun..
kulakların sarı kız dolu..
ya da ben kaçmış olabilirim boğazına..
klorlu su misali..tedirgin edici değil mi..
bazen olur ya
kabuklarını kuluçkaya yatırmak istersin..
veya mevsimlik bir göç..
alıp götürecek zannedersin seni..
iklimsiz martıların düştüğü ikilem gibi yani..
radyo işte
bunları yazmamı mırıldayan o..
melodi nedir bilmem..
ama her gece ya da gündüz fark etmez
kulaklarıma dolan senin sesinse
verin ordan bana bir sol
bir de la..bak biliyorum işte..
yok yok..aklıma teşebbüsten çürütmiycem seni
naylon parmaklıklarımda..
..
ateş böceği seni sordu geçenlerde..
var mısın..yok musun..bilmem..
aslıma ihanetten beş gün yattım
çıktım da nihayetinde..
ikliminden göç ettim
döner miyim dersin..bilmem..
ever..evet..radyoydu bu..
melodilerini öğrendim..
do ile başlıyorsun mesela..
ve benim için bestelenmiyorsun..
sözlerini ben yazıyorum oysa..
sen..radyoda..kulağımı kurcalayan bir arya bile olamıyorsun..
ne gariptir..
kimi zaman çiğniyorum dişlerimi..
yarım gelmişe geliyor
yarım geçmişimden geçiyorum..
dilim hanımeli..
dedim ya..çiğniyorum dişlerimi..
...
saat 04:00..ne gelirdi ki elimden
hükmünü giydirdiğin aklımın refahını isterken
bir de şu radyo
çürük çekyatımda ağlarken..
ancak çeşme başlarına yalatabilirdim seni..
hem de dibim ıslanırken..