Dipsiz kuyuya düşen çığlık
büyütür umarsızlığı
Her evde bir yalnızlık
Saçını hayata süpürge eden kadın
siler kitabından rengarengi
büyür sinesinde yangın
Bu yüzden akşam gelen erk
tanımsız taşıdığı kara kimliği
arka odaların
yargısız infazına terk ederek
düşlere kaçar erken
saldırgan boşaltır içini yatağa
iç depremde sarsılır güven
İnsanı insana bağlayan zincir
bin yıllık esarete kefil
akrebin sırrı kendine zehir
İnkarı mümkün değil
korkunun kol gezdiği evde
söze yalnız girilir
Erk mührünü elinden düşürmeyen
efendi de köledir boyun eğen de köle
'Kadının adı yok” baba şeceresinden
“bey” şeceresine geçerken iktidarın
dizginsiz kör şehveti erir
derin koynunda suların
bu yüzden kış gitmez penceresinden
zamansız çözülür bulut
Hep bir yanında hüsran biriktirir
kuytularda büyüyen umut
Kimliğinde silikse kadının adı
dilde ‘miş'li geçmiş hal
söndürür sevdanın şimdiki halini
İğdiş edilmiş ketum
kalır öznel ve toplumsal
Hayat ağacının
kesik dalları hırçın
insana dar eder evreni
Ağır dökülür hüzün saatinde kum