alı al moru mor baktığım çiçeklerin
yüzümde yarım kalmış bir tablo telaşı
bitmemiş bir hüzne aşığım bitmemiş bir hazan
dökülüyor kentin gözbebeklerinden
en büyük yalnızlık bir orman sessizliği
sizi siz eden neyse
beni ben yapan o değildi biliyorum
onları onlar yapan değildi sevdiğim şeyler
ben dünyayı çiçeklerle boyamak istiyordum
koyu bir kan sızıyordu fırçalarından
sevmiyorlardı beni zerre kadar
ama kuşları da sevmiyorlardı ve çocukları
sanki alışmıştım yaşamaya
alışmış ve kanıksamıştım soluk almayı
ne çok benziyordum herkese
hüznüm, yalnızlığım sıradandı
sıradandı sevinçlerim
içimde dikenli bir çalılıktan geçme isteği
kanatıyordum çıplak bedenimi, gözlerimi
yeni doğmuş bir şaşkınlıktım boş boş bakıyordum
odamın duvarında bir kaç serseri resim
yorulmuştum ansımaktan anılarını yitenlerin
çoktan vaz geçmiştim saksıdaki çiçekten
kurumuştu içimdeki papatya tarlaları
kalktım ve pencereyi açtım
korkuyla kaçıştı denizlikteki kuşlar
yeterince yaşamış bir gölge gibiydim
yeterince sevişmiş ve kanamış yeterince
kestim can damarımı- kestim ve karıştım aranıza
yemyeşildi kanım sizden değildim- anladınız
anladınız ve tükürdünüz yüzüme
çamura buladınız karşı koymadım
dişlerimi döktünüz karşı koymadım
paramparça bir sessizlikle durdum öylece
söküp çıkardınız yeterince sevmiş yüreğimi
yeterince sevmiş ve terk edilmiş yeterince
karşı koymadım
bitsin istedim yaşamışlığım
bitsin ve size benzesin ölümüm
her yer her şey karışıyordu- siyah ve mavi
ne çok yakışıyordu giden sevgiliye
eski bir şarkı gibiydim tek dizesi anımsanan
yeterince eskimiş bir şarkı gibiydim