Geceden kuşlar geçiyordu-yalnızdık olabildiğince
olabildiğince ıssız ve lambasız
öylece ortasında bu kuş göçünün
neye dokunsak-kendimizdik-taşa kesiyordu yalnızlığımız
kaç kişiydik-ertelenmiş sorularıyla ömrün
gel-gitler eskimiş fotoğraflar
siyah beyaz bir sessizlikten ibaret
kaç kişiydik unutulmuş mezar taşlarıydık gidenlerin
serseri bir yağmurduk -düştük kentlere hep darmadağın
gökkuşağı özlemiydik her sağanak sonrası
bize düşen bir dağın sessizliğiydi
bağırdıkça yüzümüze tüküren umudumuzu
ses de yorgundu artık sessizliğinden
yorgun ve kimliksiz sokak çocuklarıydık
bir tastan su içiyorduk çamurlu ve bulanık
kaç kişiydik – niyeydi bu yaşama inadı
ömrümüz –ey ömrümüz
karanlık olabildiğince – günahlarla anılan
ömrümüz –ey ömrümüz
tutsak ve kırık kanadıyla
tam ortasına düşen sersefil soluğumuzun
hüzne saldığımız posta güvercini
bulamamış adresini
ömrümüz-ey ömrümüz