gecedir
kızıl bir şehrayinden kalan
yarı çıplak bebelerdir
ve toprak kusar gözlerini erken ölülerin
ağır bir günahtan kurtulur gibi
gecedir
gittikçe azalır yalnızlık yorgunları
dudaklarında bilmedikleri bir dilden
yarım yamalak ihtilal şarkıları
ey gözleri görmez, anlağı duymaz kardeşim
daha ne söyleyeyim ben sana
üşüyen yüreklerini saramazsın sokak çocuklarının
gecedir en zifir saatidir sefaletin
benden hayır yok artık biliyorum
taşın eskisi kadardır ağırlığım
sesim isyanıdır konuşmuşluğun
benden hayır yok artık biliyorum
gecedir
kuş konmaz bir sabır silsilesidir
birer birer düşer çocuklar zindanlara
battaniyesiz ve annesiz
oysa uçurtma mevsimidir şimdi çayırların
öyle koşmak -durmayı hiç anmadan
koşmak bağrına sıcacık bir hayalin
ey benim anlamaz, düşünmez kardeşim
daha ne söyleyeyim ben sana
bu bebeler bizim bebelerimiz
bu gözler bize gülecek
uzanıp koparmasan hercai menekşeyi
bu eller nice gül büyütecek
ey benim anlamaz, duyumsamaz kardeşim
bu bebeler bizim bebelerimiz
cumartesi gözleriyle durmaksızın ağlayan
ve çivilemiş göğsüne kayıp oğlunun silik resmini
-ince bir kan sızar okşadıkça saçlarını-
bu kadınlar bizim annemiz
en kalın kitaplarını bitirdim anlaşılmaz yazarların
en karmaşık fikirlerini çarptım yüreğimin bir köşesinden başka bir köşesine
bir seni anlamadım, bir seni,olup biteni boş boş izleyen
bir seni anlamadım, çarçabuk kıran kalemi
bir seni anlamadım, zindanı kolay belleyen
çünkü seni anlamak soyunmaktı insan olandan
çünkü seni anlamak bir kuşun kafasını koparmayı
anlamaktı ayakkabısı delik bir ermeniyi öldürmeyi
bir seni anlamadım adalet dağıtıcısı
çünkü bu çocuklar
çünkü o bitimsiz çayırlara
akıp gidecekken küçücük ayakları
şimdi bir ranzanın demirine dayalı
kelepçeli bilekleri
ben seni nasıl anlayayım anlağı duymaz kardeşim
bu çocuklar bizim çocuklarımız
dikenli tellerin ardında bekleyeduran
bu babalar bizim babalarımız