Nedir bu yüzyıldır karanlık bakışlarını görürüm ayin
Başımı çevirip duyarım kokusunu bir güz günü korkulu
Sabahın serinliğini taşır derin duyguların
Pınar tadında duru çimen kokan
Yaşlı ağaçlarda salınır gizemli ışınları Omega'nin
Nedir bu onulmaz bir yara gibi yüzün
Bırakırım artık ne olursa olsun
Köprülerin orada çökmüş toprak mi
Yoksa yiten deniz mi içimizde uğuldayan
Ağzın mayıs ağzı
Kuskundur gövden, ama
Bir zamanlar gülde gözükmüştü tanrı
Nice güller böyle gövdenden yaprak dökerken
Nedir bu kuskun kısır toprak
Üstünde bin bir dansı onaylamayan rüzgar
Uçup giden yaz içindir
Dokunmayın ayin tenine
Yanar parmak uçlarınız, teniniz sonra
Nedir bu yüzün uzak yasam taraçalarında