Ali her gün işyerine gitmekteydi yürüdüğü yolda kafasını bir gün olsun kaldırıpta sağa sola bakmazdı öyle dalgın dalgın gider gelirdi etrafta insanlar bu adamın belli ki çok derdi vardır demekten kendilerini tutamazdılar. Yine bir gün işyerine gitmekte olan Ali, esnaflarından biri kafasını önüne eğmiş olan Ali`nin önünde durdu beyefendi dedi bir dakika zamanını alabilirmiyim. Ali aniden önünde duran esnafa baktı şaşırdı ne var ne oldu ne yaptım sana dedi. Hayır hayır bana bir zararınız olmadı hep sizi takip ediyorum çok dalgın gelip geçiyorsunuz merak ettim acaba size bir yardımım olurmu diye sordum. Ali teşekkür ederim hayat işte buraya yeni geldim siz buralı değilmisiniz buralı olmasına buralıyım ama çocukken ayrılmıştım bu yıl tayinim dolayısı ile geldim biraz yabancı sayılırım peki dedi işime geç kaldım gitmem lazım hoşçakal pardon isminiz Ali benimde Mehmet memnun oldum ama dönüşte burası benım kahvehanem bir çayımı içmeye beklerim.tamam dedi. İşyerine varan Ali akşamın olmasını dört gözle bekliyordu ne de olsa bir dert ortağı bulmuş ve akşam üstü saat beş olmuştu. Ali işyrinden ayrıldı hep aklı kahveci mehmet`te idi biraz yol aldıktan sonra Mehmet`in kahvehanesine varmış sağa sola göz gezdirdi. Mehmet yoktu çay ocağında biri yanına geldi buyurun bey efendi birisini mi aradınız. Ben sabahleyin bir arkadaşla tanıştım ismi Mehmet`ti ha patron birazdan gelir eve kadar gitti.İşte geldi Ali kafasını geriye çevirdi. Mehmet bey gelmişti selam aleyküm dedi,hoş geldin adamım buyur otur oğlum ver bize iki çay Ali ile Mehmet bey başladılar havadan sudan konuşmaya o gün Ali yeni tanıştığı mehmet beye fazlada açılmadı çaylar yudumlandıktan sonra Ali Allah`a ısmarladık dedi ve ayrıldı. Mehmet, bak delikanlı seni sevdim yine gel beklerim bir işin olursa düşünmeden gel elimden geldiği kadar yardımcı olurum sağol dedi Ali, eve gitmeye koyuldu yolda bir an mutlu olmuştu derin bir nefes aldı yarabbim sana şükür bir dost buldum dua ederken kavak ağaçlarının arasında Ali`nin gözü bir kiraz ağacı aldı önce inanmadı sonra durup uzunca bakıp bakıp adımlarını hızlandırdı ve kiraz ağacının dibine kadar yanaştı ve şöyle seslendi kainatın yaratıcısına sen nelere kadirsin bu coğrafyada ve bu iklimlere rağmen bir kiraz ağacı olacak şey değil dedi ama tövbe tövbe demektende geri kalmadı.Mevsim sonbaharın sonu olmasına rağmen kiraz ağacı sanki bir kaç gün sonra meyve verecekmiş gibi duruyordu.Ali hem o gün tanıştığı Mehmet bey ve sonrada gördüğü kiraz ağacına tamamen şaşırmıştı.İki sevinci birden yaşıyarak birden kendisini evinin önünde buldu,zile bastı eşi Emine hanım her gün olduğu gibi kapıyı açtı ve Ali`ye hoş geldin dedi ama oda şaşkınlığını gizliyemedi hayırdır bey maaşmı aldın desem ay başı değil yok yok ikramiye aldın e tabi bu kadar sadık kşçalışan beyime devlet ikramiye vermezmi konuşup dururken Ali ne oluyoruz, ben senin bu kadar parayi sevdiğini bilmezdim yok bey seni bu kadar seviçnli görünce aksisini düşünemedim.Ya hanım ne maaş nede ikramiye ben bu gün Mehmet bey diye biri ile tanıştım, e bunda ne var ki sonunda bir insan evet doğru, bir insan ama nesli tükenmekte olan bir insan onu boş verde biri ile daha tanıştım ya herif sen adamı meraktan öldürürsün oda kimdi o insan değildi ama yüzlerce insandan daha faydalı, ya söylesene, hanım ben bu gün Atatürk`ün anıtı varya işte o bahçede bir kiraz ağacı gördüm inanmam inan inan burda yani Ağrı`da kiraz ağacı yapma Ali başka bilmediğimiz bir ağaç olabilir yanlış görmüş olabilirsin hayır hanım ben yanılmam gördüğüm kiraz ağacıydı.Bak inanmıyorsan yarın alış verişe giderken tarif edeyim sana gözlerinle gör tamam zaten benimde eksiklerim var yarın pazara giderken bakarım.Ertesi gün Emine hanım alışverişe gitti ve kiraz ağacını gözleri ile gördü Ali`ye de inanmadığı için de üzülmüştü ama inanmamakta haklıydı lakin bu bölgelerde kış çetin geçer eksi 45 derecelerde olan bir iklime sahip Ağrı ili doğu anadolu da sınır illerimizdendir. Rakımı 1640 olan Ağrı Dağı`nın 75 Km. yakınında ve 6 ay karla örtülen ve mayıs ayına kadar kışları çok soğuk ve karasal iklime sahiptir.Ali yıllar sonra kendi ilinde yalnızlığı yaşamakta o gün eşine söylediği gibi artık iki arkadaşı vardı biri Mehmet bey diğeri bir kiraz ağacı günler artık mutluluğa doğru ilerlemekteydi ve bir de oğulları oldu. Ali mutluluğu yakalamıştı yavaş yavaş iş ortamına da alışmıştı.Sevilen biri olan Ali yakın zamanda iyi birde çevre edinmişti.İşe her gittiğinde kiraz ağacını sevmeden geçemezdi adeta bir evlat sevgisini veriyordu sanki iki evladı vardı.Evde oğlu ile yolda giderken kiraz ağacına sevgisini vermeden geçemezdi.O kadar mumtelasi olmuştu ki park bekçisine söyleyip dururdu.Bekçi efendi sen bu ağaca sahip çık bakımını yap ben seni memnun ederim her ay maaşını alırken bir kaç kuruş bekçi hasana vermeden eve gitmezdi.Aslında aldığı ücret ile zar zor geçinen Ali evine bile yeni bir eşya alacak durumda değildi her pazar günü eşini ve oğlunu alıp parka gitmek bahanesi ile kiraz ağacının etrafında döner dururdu.Sever okşardı.Kendi evladının başını okşar gibi ağacın dallarını okşardı.Bu sevgi ve mutlulukla geçen zaman içinde ilk bahar gelmişti kiraz ağacının dallarında yapraklar filizlenmişti.Ali`nin sevincide artmakta idi. Etraftaki kavak ağaçların da sanki kıskançlık sarmıştı.Ali yalnız kiraz ağacını sever okşardı.Kavak ağaçları daha çabuk yaprak açmıştı bunu gören Ali üzülmüyor değildi ama kavak ağaçları suyu görmesin hemen yaprak açardı bir de buna güneş eklenince göğe doğru uzar yaprak açarlar kavak ağaçları tabi Ali`nin aklı hep kiraz ağacında olduğu için bunları düşünecek durumda değildi.Aylar geçmişti ki kiraz ağacı artık kiraz vermeye başlamıştı henüz allanmayan kirazlar dalları aşağıya doğru sarkmıştı.O sevgiye laik olmaya çalışıyordu.Ali her gün kiraz ağacının dallarına baka baka iş yerine gider gelirdi ve kiraz ağacının da meyvesi kırmızılaşıyordu.Akşam eve dönen Ali yorgun ve halsizdi sanki Karadeniz`de gemileri batmıştı.Karamsardı içinde bir korku vardı o gün akşama kadar kuvvetli esen rüzgara kafası takılmıştı.Çok meyve tutan kiraz ağacı her an dayanamaya bilir rüzgarda kırılabilir hissi vardı. Geceyi zor geçiren Ali sabah kahvaltı yapmadan evden ayrıldı.Hava bulutlu rüzgar daha dinmemişti adımlarını atıyordu ama sanki geri geliyordu bir türlü ilerlemiyor nefes nefese parka vardı.Gözü görmüyor benzi sararmıştı yutkulanıp sanki boğulacaktı.Parktaki çeşmeden bir yudum su içti kafasını kaldırdı.Kiraz ağacını yerde gördüğüne inanmadı ne yazık ki çok kuvvetli esen rüzgara dayanamıyan kiraz ağacı yerde yatmaktaydı.Ali göz yaşlarına hakim olamadı.Daha allanmayan kirazlara bakıp bakıp ağladı daha sonra işyerine gitmek üzere yola koyuldu iş başı yaptı ama dünyası yıkılmıştı neye uğradığını bilmiyordu. O gün akşama kadar hüzünlü olan Ali akşam eve geldiğinde eşi farkında idi bir şeyler ters gitmiş neyin var ne oldu diye sordu hanım dün akşam esen yele sevgimiz yenildi.Ne sevgisi ne yenilmesi sen ne diyorsun Ali ben bir şey anlamadım, hanım kiraz ağacı rüzgara dayanamadı ve kırılmış sabah işe giderken yerde yatıyordu o kadar meyve tuttuki dayanamadı ağırlığına kırılmış.Emine hanımda çok üzüldü elden ne gelir Ali üzülme kökü var ya yine yeşerir sen üzülme dedi ve Ali`yi teselli etti.Emine hanım üzüntüsünü Ali`ye belirtmek istemiyordu.Daha fazla Ali üzülmesin diye gayret ederdi. Ali her gün işine gider ama aklı hep kiraz ağacında idi yolunu değiştirmişti.Artık kiraz ağacının olduğu parkın yanından geçmiyordu.Yolun hep sağ tarafından gider gelirdi yaz ayların sıcaklığı başlamiş kavak ağaçları boy atıp yapraklar açmış yollara gölgeleri hakim olmuş Ali`ye inat ediyorlardı sanki.Ali aslında tüm ağaçları severdi lakin o coğrafyada bir kiraz ağacının olması onu bu kadar etkilemişti. Ali`nin bu mutsuzluğuna öyle bir acı katıldı ki Ali atrık nasıl dayanacak doğrusu ALLAH`tan başka Ali`ye yardım edecek kimse yoktu daha emekliyerek yürüyen Ali nin tek evladı annesiyle evlerinin önünde oturuyorlardı.Her gün Emine hanım oğlunu alıp güneşlenmek için yol kenarın da olan evlerinin yine kaldırımda oturuyorlardı.Oğlu ile şakalaşan Emine hanım bir an dalgınlığa gelip eve içeri gitti oğluna süt almak için işte o an biricik oğulları Ahmet emekliyerek yola inmesiyle yoldan süratlı geçen aracın altında kaldı.Ani fren sesiyle kendini dışarı atan ve feryad eden Emine hanımın sesi mahalleliyi sokağa attı komşuları kimisi Ali aradı kimisi Ahmeti yerden kaldırdıkları gibi hastahaneye götürdüler ama iş işten geçmişti Ali`nin ve Emine hanımın dünyası yıkılmıştı biricik evlatları göz göre göre hemde evlerinin önünde ellerinde can vermişti Ali ile Emine hanımı iğnelerle uyuşturdular ağlamayan Emine hanım şok geçiriyordu kendine geldiği an tekrar iğne yapıyorlardı her ikisininde dayanacak güçleri kalmamıştı ALLAH`tan başka sığınacak ve dua etmekten başka çareleride kalmamıştı hısım akrabaları toplandı sanki mahalleyi bir kara bulut kaplamıştı herkes onları tesseli ediyorlardı.
Ali`nin artık dünyası ikinci kez yıkılmıştı.Hayatta sevdiği iki canını yitirmişti adeta şehir üstüne yıkılmış.Ali her gün eziliyordu. Artık o yörenin tadı tuzu kalmamıştı.Terk etmekten başka çareleri kalmayan Ali ile Emine hanım her gün oğullarının mezarına gidip gelmekteydiler. Her ikisininde psikolojileri bozulmuş evlerinde kalamıyorlardı.Bu duruma artık dayanacak güçleride yoktu.Emine hanım kara denizli olduğu için tayinlerini Trabzon`a istediler ve güçte olsa acısı büyük ama çareleri kalmayan çift,oğullarının mezarını Ağrı da bırakıp gittiler bir yıl sonra bir kızları oldu hayata tekrar sıkı sıkı bağlandılar halen trabzon da yaşamaktalar.