Ben sana tutkundum bilirsin
Adınla yürürdüm akşam güneşlerini
İçten o en içten gülüşlerindi
Cemalini getiren bana
Sesine değmiş gülüşünden
Hayat bir pense gibi sarıyordu bizi
Çıkartamıyorduk içimizden o derin kederi
Ben sana tutkundum bilirsin
Adınla yürürdüm akşam güneşlerini
Deniz kenarından ne zaman geçsek
Martılara simit atmayı düşlerdik
Gün gelir atardıkta
Bulanık bir kış gününde
Tamda öyleydik işte
Gözlerimizde martı sesleri
Dalgalarsa,
Kirpiklerimizden süzülen bir ayrılığaydı işte
Ben sana tutkundum bilirsin
Ben sana tutuklu
Adınla yürürdüm akşam güneşlerini
O akşamlar ki! Unutturdu artık; gözlerini…
Arif Kemik