YAKUP
boynumun en ince kıvrımından vuruldum aşka
dağların ardı kara, dağların önü
göçebe çadırları, isli tencereler, çalı
provasız törenlerde unuttum o soysuz adımı
sakalsız bir ihtiyardım deniz gözleri;
fenersiz, dalgasız, yosunsuz, susuz
vakitsiz kuşlandım, ölüm aklandı
elinde yaşlı bir kuş minyatürü
tahta bavulunda kafka cesetleri
sakalsız bir ihtiyardım, susun şimdi
susun şimdi çağırmayın yakup'u
kovulduğum kasabalar yakıldı, külden
geriye sonrasız bir an kaldı
düştü, gülüştü, çalıntı yasalarla
çağırmayın, boşuna yormayın yakup'u
boynumun en korkak kıvrımından vuruldum aşka
tanrım o kutsal yara...