Mevsim sonbahar, sarardı güz yaprakları
Hazan çöktü dallara, soldu güz yaprakları
Her biri, dökülürken yerinden tek-tek
Yanındaki bekler, ne zaman düşecek?
Düşenin acısını duymaz dalında kalan
Düşendir acı rüzgârlarda savrulan
Uçuşurken havada toz toprak içinde
Kederli gönüller sanki yaprak içinde
Dökülen, yaprak mı dalından, gözyaşımı?
Yoksa gözyaşına karışmış al kanımı?
Hüzünlüdür, efkârlıdır güz mevsimi ezelden
Nice ayrılıklar var, ne kavuşmadan giden
Dağlarda yankılanırken hasretin sesi,
Çok bekleyenler var, gelmez kimsesi.
Gençler çiğner geçerken güz yapraklarını,
Korku sarar köyün ihtiyarlarını,
Sıra sendemi bendemi bilinmez?
Gidilen köyden geri gelinmez.
Herkes telaşla yaparken kış hazırlıkları,
Karanlıklar içinde yalnız güz yaprakları.
İnsanda öyle değil mi ölüm karşısında?
Kimi körpe kuzu, kimi doksan yaşında.
Gidenler, yanımızdan giderken birer-birer,
Yarın sıra bende, diye kim der?