aynı nehirde yıkadık bedenlerimizi
ruhlarımızı savuran rüzgar
sırtımıza siper ağaçlar
kaybolduğumuz buğday tarlaları
avuçlarımızdan kayan başaklar
sütüne yaslanıp boynuzuna sarıldığımız
sabır küpü can yoldaşları
bronzdu tenlerimiz güneşe sevdalı
karlı zirvelerin soğuğunu içerdik kış ayazı
akan sele
kokum sinmiştir
uçan yele
dalında rengarenk dibinde sapsarı
adımlarımız yazılı
kimiz sorma
binlercemiz bir diğerinden habersiz
ellerinde tuttuğun havayı suyu toprağı tattık
sırayla bedenlerimizi sonsuzluğa kattık
ırmağa kibirlenerek yukarıdan bakıyorsan
bugün eğer
yaşadığın höyük inan
hatırlanmaya değer
.