yine aşığım
asiyim
fırtınayım
eğme başını
ürkmesin ilkyaz
artık bıraktım
düşlerimi gölgene
kefeni yok özgürlüğün
yeni başlangıçlar için
günkan nerhir
durmadan taş basmamızı istiyor
özlemlerimize
ve kendimizle
bu günü yakmamızı istiyor
gel gör ki
yine aşığım
diri yürek iri
ah biliyorum
yakışmıyor bana
dağlarda barut kokusu
sokaklarda pir sultan
yavrularının yarasını yalayan
dişi bir köpek kadar
duyarlı olamıyorum
ama aşığım işte
ince, içten
kaynıyor kalbim
kollarım, dudaklarım
dilim, ellerim
alev salkımı
yeri değil yeri olmaya
nafile
artık ne işe gidebilirim
ne de
bir mitin için afiş asmaya
....................................
kırlangıç yumurtasının sarısı gibi
bogazımdan akmadıkça
o dudaklarının tadı
ve o yumuşak tenin
tarfisiz çağrısı
uçurmadıkça beni
o dipsiz yardan
keremin
mecnunum
ferhatım
ne dağ dinler
ne çöl
yanarım
böyle uzak kaldıkça
oysa bilirim
onun coğrafyasındaki
kırmızı çizgiler üstünde
daha
tekerleğin ilk devridaiminde
tükenmeye başlar
asla bitmez sandığım
bir teren gibi daldığım
o aşk