Atlasımın orta yeri, kardeşlik toprağı, deniz feneri
İlmi şafağa kanat vuran HacıBektaş'a gelsem
Barış, sensiz bir türkü; içime sızarsın
Teyellenir söküğüm, kanım sevinir, dervişe ulanırım.
Yüreği kuşlara yakın, ne zaman elsiz, dilsiz, aç çıplak kalsa
Aşk hali, omzunu yaslar gülün tartıldığı ay tulgalı Dergah'ına
Gözü değer; güvencine ulaşır, taşar geceyi
İlim ışkınları sağar saçılan güneşten, bir bilsen
Kaybolan mallarını bulmuş gibi sevinir
Düşleri tepinir, belleğini okşar imgeler.
Bulut yüzlüm, kanamalı iklime geldin
Sesin sevgi ve dostluktan yanaydı; buzdağının ucu aklın
Olacağı gördü. Gün ışığı ilminle yıkadın, yarınların kapısını araladın
Sözcükler biçtin gönüllere. Felsefen, gökyüzüne fıskiye
Aşkımıza göz oldun, yürekler seni kuşandı.
Toprak tenli, ışığı yontan Bektaşi, gönül dağım
Bulut çobanım; güle söyle, aya tutsun yüzünü
Dokunsun aşkın sazına; depreşen yüreği türkülensin
Bir düşe ağıt yaksın, kanat vursun şafağa'
Düş, düşüngü serdiğimiz yollar da kırıldı
İlmi; Anadolu'ya düşen yağmur damlası
Yüreklerin nazargâhı Derviş, düşlerin konuğu olsan
Gül yamar yırtığına, sigaraya gömer yalnızlığını
Su verir türkülere, binlerce güngülüler açar.
Gülüşüne gül aşılayan aktöreli Bilge
Yüzün gözümün ucunda, kuş yuvası ellerini aç
Velimsen, bir su vakti yeşert beni
Yeniden soluklanayım'
Biz seninle gecenin içinde bir ıslıktık.