Yürek aşılayan hoşgörü ustalarına
Ruhsaldan bedensele geçemeyen kafiye bozuğu
Bukağı vurulmuş yüreğine; seni sana teslim etmiştik
Ömrünü iki sözle örtseydin, kanat vururdun şafağa
İnsanı satır satır okusaydın, iç değişimi geçirir
Özde ve sözde, bilirdin tüm hallerini
Yüreğinle yüreğim arasına girmezdi postmodern zaman..!
İnsanı insanın dışına atarken yoz moz yaşam
Epriyen sayfalarımı çevirsem, çakırdikeni hüzün
Bahanelere, hataların gölgesine sığınmış hiçliğim
Kaderine ağlıyor, demsizmiş şiraza çalan yürek!..
Hayatın önsözü gibi örsüme alsam sözünü
Ilgım ılgım ikliminle imgem çatlar, güzidegân öğretini imlerim
Ayşafağında koyağını bulur benliğim
Düş ısmarlarım ay yüceliğine
İnsan yanlarımı duyumsadıkça başladı hayat
Sözlerine gül aşıladığım sözbaşım, düşlerin gelsin.
Hayat balım, beni sana çağıran kentte
Geleceğe dönüş saatini beklerken, yoldaşım olsan; nazargâhı ağdalaşan
Ağlama duvarı sıva sıva dökülen Madımak'a yürek aşılasan
Gıdım gıdım bellekçakımıyla iman tahtası ışır, kırışığı açılır..!
Postinsan, merhamet hoşgörü öğretilir mi hiç?..
Bilir, içdenizinde kürek çeken Tanrı tahtı yürek.
Yüreği Harun kadar zengin, yamalı cebin sofrası
Kartal yuvası eli açık; ulus çatısını çatan düşüngülü, gökyeleli
Aktöreli, toros yüzlü Bektaş'ın dergâhına melül melül gelsem
'Yüreğim uluslar arası meydan
Sevgiler iner kalkar durmadan'*
Katları açılır semanın!..
Yüreğe düş düşüren baldede, eşiğindeyim; gel artık
Mehti gibi, hoşgörü dağıttığın kavimler kapısı Anadolu'ya..!