Barut fıçısına dönmüş dünya!
Ve gerilen yayların ucunda,fırlamaya hazır
ateşli oklar gibi yaşanıyor hayatlar
Hiç bitmeyen hırslarıyla insanlar,
hep daha fazlasını isterlerken;
ve bir nalıncı keseri misali,
hep kendilerine isterlerken;
üstlerine basıp geçtiklerine bakmazlar bile! ..
Şimşekler çakar üzgün gözlerimde!
Bir kibrit çöpünün ucundadır artık dünya!
Ama tüm bunlara rağmen;
yaşamla alay eder gibi,
sen gelirsin aklıma,keyiflenirim...
Tatlı bir huzurla dolar içim,
bir de üstelik,gülümserim...
Kar altında kentler görürüm geceleri,
ve sokaklarında, yalınayak çocuklar...
Kar altında kentler görürüm geceleri,
ve sıcak salonlarında,
pofuduk terlikler içinde,pedikürlü ayaklar...
Üzülürüm...
Mutlu azınlığın şanslı insanları,
balı böreği çöpe atarken,
açlık sınırında yaşayanlar üzer beni...
Ama tüm bunlara rağmen,
seni düşünür,keyiflenirim...
Sinir olur kendime küfrederim!
İhanet ediyormuş gibi,kuşkulara düşerim.
Elimde değil,düşündükçe seni;
değişir renkleri gözlerimin...
İnsanlar ölür bir hiç yüzünden...
Çocuklar ölür,Irak'ta Filistin'de,Afrika'da!
Ateş düşen yüreklerden,
yanık türküler yükselir gökyüzüne! ..
Fışkırır gözyaşı çiçekleri;
Açar!
Hırsla!
Kahırla!
İnatla!
Korku,kara pelerinli bir hayalettir artık...
İşkenceye yatar insanlık;
tırnakları sökülür,dişleri çekilir! ...
Elektrik şoklarıyla kuruyan kanların arasından,
son gördüğü şey;
dünyanın tepesindeki beyaz bir şatoda
sırıtkan bir çakal yüzüdür,insanlığın!
Üzülürüm! ..
Ama,
pat diye düşersin aklıma birden! ..
Biliyorum bencillik oluyor bu.
Hatta,suç işliyorum diyebilirim.
İstem dışı oluşan,
ele avuca sığmaz bir duygu bu?
Çaresiz,gizlice gülümserim...
.