ÇARDAKLARDAN KAÇIRDIĞIM
bozkırda koşan posta katarına sor mektuplarımı
ben yakalar söylerim ozanlara, birini buldum
daha kaç dört yıl senin gölgende durulanırım
yüzünün güneş almayan yanında, ağacın yosununda
gözüm güneşe dalacak kadar çocuk olurum görürsün
ilişecek pervaz arar yüzüm eylül yağmurlarında
postacının hep aradığımız ellerine sor mektuplarımı
ben yapışır söylerim ozanlara, bu aşk ansızın bitmez
eteği güneş geçiren, çocukluğu öcülerle korkutulmuş
kuşburunlu sevgilim de bilir öğrenci yatağımdayken
kasabamın gölgeliklerine çekilir, ırmaklarında sevişirim
korularında öğrenirim göğsümün rüzgar alan yanını
yol kıyısına kurulan çingene çadırına sor mektuplarımı
ben çağırır söylerim ozanlara, yoksa yitirdim mi
yine arka sokaklara, arnavut kaldırımlarına çağır
yanağımdan yangınları söndürür, küllerini kazırım
eğilir usulca öptürürüm denize, bu martılar içindir
koynumu bir dağın devrilmesine hazırlarım, bu da senin
sahil kahvesinde anlatmış kıyıda odun toplayanlar
her ikindi günbatışı moruna koşuyormuşum çıplak ayak
saçımı değdirip dalgalara, afacan yunusla düşe kalka
balıkçılar ağlarını toplarken görmüşler
o yaz akşamlarına sığmayan, çardaklardan kaçırdığım
dizlerini ezberliyormuşum mercanların dibinde