Anafor gibiydik gönül tasında,
Gençliğimiz bizden farımadan önce.
Çiğ düşerdi üstümüze şafakta,
Bağrımıza deli rüzgâr eserdi,
Sararıp kurumadan önce;
Göğ ekin gibiydik,şu hayat tarlasında,
Heyhat!.
***
Ayağı sekili,gözü sürmeli,
Alnı sakar,haşarı tay gibiydik.
Durup&dinlenmek nedir ki,yorulmak nedir;
Bilmezdik,nicedir!.
Ve âdetâ bir çelik yay gibiydik;
Heyhat!.
***
Sığmazdık kabımıza&kabuğumuza,
Heyecanlıydık.
Kalaycı körüğünden farksızdı yüreğimiz,
Patlamaya hazır volkan gibiydik.
Beyine sıçrayan kan gibiydik,doğrusu.
Tâbir-i câizse eğer;
Çiçeği burnunda delikanlıydık,
Heyhat!.
***
Düşünce ufkumuz,tahayyülümüz,
Sonsuza açılan kapıydı sanki.
İhtilâl yapardık sıfır-üç sularında,
Ay ışığında!.
Devlerin uykuya daldığı anda,
Vira kamçılanan cesaretimiz;
Göğsümüzde kargir yapıydı sanki,
Heyhat!.
***
Biz idik Zaloğlu Rüstem,evet!.
Şâh-ı Merdan Ali biz idik,ahey!.
Ya öyle inanırdık,
Ya da kendimizi öyle sanırdık.
Dik bakışlı Aslanların yatağı,
Yiğitlerin merkez üssü otağı,
Köroğlunun Çamlıbeli biz idik,ahey!.
Şahbazları gözünden,gölgesinden tanırdık,
Heyhat!.
***
Sonunda anlaşılan,görünen veçhesiyle,
Hazin ve gerçek olan;
Silüetten ibaretmiş,o netâmeli hayat,
Gayrısı yalan.
Ömür yıldızımız kaymak üzere,
Tadı yok böylece bitkisel yaşamanın;
Hava kirli,ekmek küflü,su bayat!.
Hâsılı gidip de dönmeyenlerin;
Biz de gideceğiz,gittiği yere,
Heyhat!.
Ahmet Süreyya DURNA
Şafak Taarruzu (Şiirler)