'gel seninle aht-ı peyman edelim'
sal olsun kavlimiz zaman denizlerinde
yalnızlığın kalesini viran edelim
bir pencere açalım uzağın ötesine
beni gör baktığın yerde
tutuşsun gülüşün elleri
yalnızlıkta yanarken gecenin teni
kasvet bulutlarına rüzgar kıl düşlerimi
yavuklu yadigarı oyalı mendil gibi
bakışın gözlerimde kalsın
'ikimiz de bir ikrarı güdelim'
dağ dağ dağlanırken acı
'ne sen beni unut-ne de ben seni... '
tarih gördü
kudurmuş karanlığın alanlarında
onurun bayrağını bırakarak kaçmadık
entel mezatlarında
içki bardaklarının kulpuna dikmedik kurtuluş bayraklarını
devrimci söylemlerle ahkam kesip
cilalanmış sözlerle militan görüntüler çizerek
yeniyetme kızlara
ruhsuz sevişmeler yaşamadık utanç yataklarında
alnımızda ışıyan lekesiz umut
yürekte masumiyet...
varsın dedik
yarsiz kalsın yürek...
suskumun külleri altında
sönmeyen hüzün
bir yangın yeri kadar kırgın ve yaralıyım
bakışımdan yüreğime kurulan isyan köprüsü
son kez bakarken yaşama
denizin gözlerinden kalan
zamanı yakan anlam...
kovulduk tüm kapılardan doğrudur
kör yüreklerde kanadı ışığımız
sevdaya dair yazdığımız dizeler
atıldı sokaklara
saçıldı sözcükler
ölü karıncalar gibi yerlere
şimdi ferhadın külüngü
yürekler kanırtır olmuş dağ diye
çöplüklerde dolaşır sevgililer
kanı sömrülürken iliklerine kadar
kör-sağır-dilsiz sürü
birbirini boğazlar her biri can havliyle
şimdi aşk
hoyrat bir şaki dağlarda
şimdi aşk
yeni yetme oğlanın
kırmızı tokalı kıza
bakıp ağlamasıdır
uçurtmanın tellere takılmasıdır
sürüye katılmamaktır şimdi aşk
demir parmaklıkların ardında
göçmen kuşlar havalanan
bir yüreğin yakılmasıdır
bu yangın yerinde
susarak konuşmaktır
bakmadan görmektir
elleri bağlıların
kolları kopukların
sarılmasıdır
şimdi aşk
bir isyan bombasıdır
bütün kapılardan kovulmaktır
yalnız
ve dimdik yaşamaktır şimdi aşk...
'gel seninle ahd-ı peyman edelim
ne sen beni unut-ne de ben seni... '