Ayrılığı
Bir hançer gibi yaşamak duştu payıma
Ayrılık acısını
Bağrıma bastım taş gibi
Acım var benim ey gece-karanın anlamı ne
Yıldızlar acımı besler güzellikleriyle
Aldığım her soluk-zamana bulaşan benim kanım
Bağrıma bir hançer gibi sapladı bu acıyı
Bin yıldır beklediğim sevgili-vatanım...
Geldi
yarık yarık özlemlerime sular gibi akarak
Gitti
akanyıldızlar gibi
sonsuz bir karanlık kanayarak
Taşlaşmış bir hüzne kesti sonsuzumun coşkusu
Ah ayrılık ayrılık
Kuruyan okyanusların anlatılmaz korkusu
Çöllere sürgün olmuş bir ağacım ben
Özlemiyle diri kalıp beklediğim su
Belki akan bir ağaçtır
Belki de ben
Sevgi türküleri yakan
Yaprak yaprak açan suyum...
Köklerime ulaşan su
Yüreğime saplanan hançer oldu
Dönüp gitti çöllere...
Ah ayrılık ayrılık
Düşleri kuruyan ağacın derin yası
Ey bilici
ayrılıklarla buluştu yürüdüğüm tüm yollar
Dudağamdaki ıslık
Ormanları kesilmiş dağların uğultusu...
Dudağımdaki ıslık
Özlemini arayan suyun sancısı...
Aşılmaz kayaları
Boşuna döven okyanus dalgasıyım belki
Belki de ben boşluğu kovalayan rüzgarım
Ey bilici ben seçmedim bu Özlemi-bu ayrılğı
Hep acemi kaldığım savdalarımla
Hep haklıdan yana kavgalarımla
Güle ve ateşe boyadım zamanı kanımla
Güzelliği arayan
Kanayan ayrılıklar tarihim oldu
Ve derin tarihimin bir yerlerinde yazar:
Neyi ve neyin anlamını ararsa arasın insan
Arayışı ayrılıklarla başlar...