Yanarım,
Alınmıştır ağzım dilim elimden
konuşamam yanarım.
....................
Enver Gökçe
Berrak bir sudur bozkırda temmuz
Sabah kar dişli çingene
Gülüşü güneş güneş
Kısır kıraçların bağrında yıkık
Boz suskunluklarda bozkır köyleri
Memeleri kuru
Boynu bükük
Körüklü çizme nalçalanyla
Ezilmiş özlemlerinin kü! ü
Burulur burgaç burgaç bakışlarında
Serin serin yellerden bir haber bekler
Kaşlarına inen sırma kâkülü
Bin yıllık korkular üşüşmüş düşlerine
Yalaz yalaz umudunun kanadı
Sevdaları sel baskını alaz alaz...
Dedi ki
-O çok uzak denizlere varsak
Orada gemilerimiz olsa-
Sustu hiç deniz görmemiş gözleriyle
Bir an... bin yılmış gibi-sarsak
Dedi
-Nerede olursak olsak
Yüreğimizin demiri
Zehirli acıların örsünde narlanmış bizim
Zincirimiz yangınlara bağlanmış bir yol.
Çileden çileye köprüler kursak
Gene de o çok uzak denizlere varsak
Nice acılar var ki
Nice insanı çökerten
Yürek kızartan-gönül karartan
Çok gülüp geçmişiz onlara
Direnmek kimliğimizdir
Tarihimiz acının da tarihi
Sevda
Bitmeyen yenilgimizdir
Dedi ki
-Suyun hiç varmadığı çöller var
Bir yanda gazel dökümü
Bir yanda çiçek sağnağı
Bakma dudaklarımızın çöl olduğuna
Gün doğmadan neler doğar
Hem yağmur
Bir yerlerde
Hep yağar