ben çekip giderim kalenin kapısından
dağın alnacında günlenen bulutun terkisinde
peşim sıra it gibi seyirten yalnızlık
siğim siğim bir hüzün bırakırım boşluğumda
ben geçip giderim
sende kalsın yüreğinin sarpları
koynumda yalnızlığıma okuntu getiren o delişmen düş
heybemde sancıyla kılağılanmış suskunluk
yolcuyum
yazgım bu
sende kalır birkaç imge kırılmış
gölgeler kadar durgun
sular kadar haşarı
yaşanmamış düşlerimin kitabına yazılır
duruşun gibi gece-ve senli ay zamanları
boş hayaller atımın toynağında ezilir
ve kekik kokulu esişinin gelmeyen rüzgarları
memelerinin vadisi
buhurun
yüreğinin kezzap izi
ve tam yaranın ortasında
o yosma akşam suları
bilinmezlik hanesine yazılır düşlerimin
kim bilir nereye uzanan gülüşünün ufukları
kültlerimiz başkaymış
molozlarımız...
başka harçlardan yapılmış yıkıntılarımız
şarabi akşamlarda hançeri aylar saplanır da bağrıma
ben bilinmez sevdalara atımı ılgarlar giderim
'herkesi acıdan akraba sanmamız yanılgıymış' dedi hüznüm
bundan olmalı düşümüzle çılgınca çoğalttık yanlışları
kuşkusuz akşam yeli arındırır beni senden
ve savururum bulutlara sana dair hülyaları
yüreğinin vadilerinde at sürmediğim iklimlere vurulmam ben
elveda ey kadın... elveda... kal hülyalarının sağnağında
iyi ki açılmadı bana taş kalenin kapıları