kar yağdı
trenler rötar yaptı
ıslak sokaklarda yürüdüm bilmediğim kasaba gecelerinde
gidecek yersiz ve telaşsız... ayaklarım üşümüş
ve hayatta daha kötü şeyler var diye düşünerek
sabahçı kahvelerine sığındım-sigara ve yurtsuzluk kokan
salaş masalarda akşamdan kalma çaylar
sakalı uzamış karanlık adamlar vardı
kar yağdı rötar yaptı tren
yurtsuzluğun rezil uykularını istemem ak çarşaflı yataklarda
uyumak istemem bilmediğim soğuk otellerde
bu gece gideyim-bir şeyler olsun
istemediği yaşamlarda kaç insan var-istemediği evlerde
istemediği sokakların gülüşüne alışmış
ömrünün yamaçlarından aşksızlık yürür
telaşına alışmış seçmediği akşamların
bir taşın bağrında koyu yeşil bir yosun
bir milim ne büyür ne küçülür
ve alır gider istemediğin hayatlar senden
alır gider sana ait ne varsa
geriye bir başkası kalır
alışkanlıklarıyla yaşayan bir hiç
ezber bir hayatın fotokopi günlerinde
bir kez bile kendisi olmayı beceremeden
sümsük-yalak-kişiliksiz-onursuz-ilkesiz
kendisi çoktan ölmüş yaşayan sureti bile değil
aynalarda başka yüz
başka söz... yaşadığı kurallara uygun
olmak istediği insana çocuklarını benzetme sevdasında
yıldızları unutmuş
belki de hiç duymamış kuş seslerini
öyle bir dünyanın ortasındayım şimdi
bütün azapları seçtim-taşlanmaları yuhalanmaları seçtim
kimse demesin bana
sen sevecek adam mısın demesin
ben aşkı seçtim
filmlerden kitaplardan araklanmış sözlerle falan değil
bir rezillik olarak bir hastalık olarak delilik falan olarak
böyle bir dünyanın tersini seçtim
işte sürgünlük dedikleri bu
bunca iğrenç ve kendisi çoktan ölmüş
suretlerin arasında yaşamak
ben kendimi seçtim ve aşkı seçtim kendime vatan olarak
varın kalem kırın gayrı umrumda değil
ben beni seçtim