onun beğenisiyle seçmek kendi beğenisinin giysilerini
onun yalnızca kendisinin bildiği gülümseyişini düşünerek
ama hiç farkında olmadan
tıpkı yatağını okşayarak akan bir ırmak gibi
kanında aktığını bilerek onun gün boyu
ama farkında olmadan
ve kendisi olarak konuşmak hayata dair
kendisi olarak karşı çıkmak zulme
kendisi olarak bakmak yıldızlara
ve onu bulmak bir büyük bahçede dolaşırken
her adımda duyulan çiçek kokuları gibi
bir bakışla söylemek sevdiğini
sitemini bir gülüşte saklamak
ama anlaşılmak
sevdada yaşamak bu değil mi
her kadının...
yemek masasında gülen insanlara dair düşleri karışır
yaptığı yemeklere
ev...
ve onun güzelliklerinin tanrıçası olmak
ve mimarı olmak oradaki gülümseyişlerin
yaramaz bir çocuğa bağırılan öfkenin dalındaki gül
ocaktaki yemeğin müziği-komşu kadınlarla kahve falı
ve geçerken yan gözle bakılan ayna
mutluluk bu değil mi
her kadının güzel perdeleri vardır
sabahları okşayarak açar onları...
o tüllerin başka ve anlatılmaz kokusu...
sabahın ışıkları usulca değdiğinde
tülü aşıp kendiliğinden dağılıverir
ve o tülleri okşayan ışıkla yeniden doğar kadın
mütevazı hayatında...
yeniden doğurur sevgiyi
tül yumuşaklığını da ekleyip gün ışığına
kocaman bir gülümseyişe dönüştürerek
evdekilerin yüzünü aydınlatır... ki aşk bu olmalı
ya da aşkın bir anı:
'her şey anlarda gizli değil mi
varsın aşkın bir anı olsun
sessizce bir dünyaya yayılsın
rutubet kokulu bir ev gül kokar olsun'
çünki o günü sevgiyle örer
çocuğuna ördüğü bir kazak gibi baştan sona
ve her ilmiği ayrı bir an'ı dır aşkın...