gel söz biçelim suskunluğun diliyle eski zamanlardan
sığınmış gemilerin bekleyerek çürüdüğü limanlardan
fırtınalara vurgun al bir sandaldı dudakların
şimdi derin dalgınlıklar kalmış eski heyecanlardan
ipi kopuk uçurtmalar gibi takılmış acının teline bakışların
her soluk yırtılıyor bir zaman dans ettiği rüzgardan
durağanlık ki pas tutar demir-taş yosunlanır-yürek çürür
ağır adımlarla bir ölüm düşer payına katılmadığın fırtınalardan
gök soluyup durdu-her solukta ağarıp karalarak
zaman ki nice bilgedir kendi yalnızlığından
acının başında beklediğimiz demler ne demlerdi
öğrendik ki gül fışkırmaz bekleyişin tomurcuğundan
kar yağıyor aklığın gibi arıtarak bozkırlarıma
istersen gül yağarsın bana sen en bakir baharından
bir gün bize dair tek iz kalmayacaksa bu tozlu yolda
hadi hesap verelim kendimize yaşattığımız acılardan
düşlerin derinlerinde yüzerdim kuralların ağlarından firari
hadi soyundur beni balık günlerimin suçluluk duygularından
velhasıl yaşamadıklarımız o kadar çok ki yaşama dair
ah binlerce yıldır çıkamadık acının çamurundan
varamadık gülüşün çimenliğine-senin gözlerinde kandiller yanan
zaman dönmez geriye-daha çok sorumluyuz yaşayacaklarından
hiçbir yolun sonu yok bir ucu varsa da uçurumlara
deme ki cümle aşk şiirleri aşkın acılarından
evet acıyı bile anlatır söz-dudaklarından ateş saçarak
dil yetmez mutlu aşklara-onu ancak yaşar insan