gözlerin acının bal peteğidir
dalma durgun sularına acının
dökme kirpiklerini dalgın sulara
günlerin çöp yığını
kokuşurken kaldırımlarda
yüreğinin alanlarında kanlı pankartlar
dalma dalgın sularına acının
yüzümüzdeki bu kırgın bakışın çatısını
giden arkadaşlar kurdu
onlardan kaldı bize yürek kalelerimiz
büyük şehirler gibisin
darağaçlarını unutmayan
ikindi gününde ışıyan alnında
silinmez kederlerin kitabı
yağmuru giyinmiş adamlarını unutmayan
kaldırımlara yayılan
taze simit kokusu
baharı gülüşünde taşıyan kızlarını unutmayan
şehirler gibisin...
onlar ördü yapısını duruşun
dalma yorgun sularına acının
şimdi sis basmış günlerin dümen suyunda
belkemiği sökülmüş küçük burjuva aşkların
kirli çamaşırları yıkanmakta...
aşk dedikleri onların
burun sümüğü-göz sidiği-düş sapkınlığı
iki kilo pırasa-üç kilo turp-
aşk dedikleri onların
sarhoşken yatılan adamlar ve kadınlar
uyanınca yaşanan lağımsı duygular
kendini pislikle temize çıkarmak
aşk dedikleri onların
'mükemmel' dedikleri eşlerini aldatmak
sanal bir şey onların aşk dedikleri
beş dakkada başlayıp üç dakkada tükenen
onların aşk dedikleri
aynı anda üç insanla beş insanla yaşanır
mutlaka birilerini yedekte bulundurmak
kusmuk
tırıçkadan tayyare-selam söyle o yare
nezle-grip-davul tozu-minare gölgesi
yürekteki eğrilik
gülüşteki yamuk
ve bütün bunların duldasına oturup
nazımdan okunan dizeler
ustalardan birkaç alıntı
ve bakışlar taklit
ses tonları çalıntı...
gözlerin acının bal peteğidir
dalma durgun sularına acının
toparlan
günlerin yılkısının sağrısı yağır
kalk ve yürü
bulvarlarda alanlarda kırlarda
yolunu bekleyen hayata
şimdi gece bir yerlerde yağmur sağıyor
yenilgi alanlarında
ağaçlar yeniden çiçek ağıyor...
biz gönül kandaşıyız
can bağımız sevdadan
ve ateşte-kanda-zındanda
kasırgalı sevdaları
biz kadar kim bilir başka
dalma kırgın sularına acının
hadi
kalk ayağa...