yaşlı çınarların
dalları sızlar
yeşilini sararttıkça sonbahar
elveda dediğin yerde
yüzyıla keser anılar
bir rüzgâr çürür
ıssızlık çınlar
ağırdır taş olur
taşıyamazsın
gözünde bir damla sevgi
bilir de anlatamaz bunları
bir denizin terk ettiği kıyılar
diken sarar gül büyüyen bağları
dağ yürek
dağlı yürek
çatlasan erimez
doruğu yurt tutan kar
damarlarını kuruttu
gelip geçen yolcular
unutulmuş kör kuyu
dipsizliğine kanar
ve saklar hasretini bütün yalnızlıkların
bir denizin terk ettiği kıyılar
şimdi ayaz çatırdayan gecede
ateşlerle sevişirdin bir zaman
yalımlar küle döndü
yıkıldı deniz feneri
başını alıp gitti rüzgâr
ne kapıları vardı çalacak
ne ışık verecek pencereleri
ne sağnak türkülerin
coşku çağlayanların
silemedi yüreklere bulaşan kiri
çölün üzerinde bin yıl yatan su
tek çiçek açtıramadı kumda
ve aşkların aşındığı her yerde
sızlar bütün bunlara
bir denizin terk ettiği kıyılar
taş suya suskun kalır
kemirir graniti dalgalar
kasırga kesilmiş öfkeler
kıyıya kıyıya çarpar
şafakların büyüsüne kapılır
lâl akşamlar hatırına
taş suya suskun kalır
gün olur bir ay ölüsü
gözleri kör körfezlerde
yapayalnız hayaletler dolaşır
ve cümle mavilerin mezarıdır
bir denizin terk ettiği kıyılar
önce martılar gider
kanatarak kanatları bulutu
ve sevda türküleri diner
geçmiş güzellikler çürür dökülür
küser baharlara
yağmurlara sırt çevirir
gözyaşında çiçek açmaz çakıllar
sulara kapatır kapılarını
ölür çölleşe çölleşe
bir denizin terk ettiği kıyılar