gece demlenirken uykularda
beton yığınlarında ay bedirlenirken
yıldızlar ürperirken sularda
yalnızlık nemlenirken
yaslanıp yalnızlığa beni anımsayacaksın
ıssız dehlizlerinde gecenin
acının ayak sesleri
soluğundan bile sakladığın giz
dipsiz kuyularda açılacak
yüzün hüzünler mezrası
ıssızında biz
kanayacaksın...
esip esip giden yaşamın dallarında
taze güller gibi solarken her gün
içindeki kadın saçlarını yolacak
düşlerini yağmalayan kan rengi sonbahara
orada yalnızlıklar delirir
en olmadık zamanlarda beni soracak
- o şimdi kim bilir...
ıslanmış akşamların kıyısında
saçak altlarında kederin
sancılanmış yüzümde gözlerim köz
bazan pastacı geçerken
bazan telefon zilinde
zamanın çaldığı o kırık lir
ansızın gülüşünün yakasına yapışıp
soracak içindeki hummalı kadın
- o şimdi kim bilir...
kim bilir hangi kentte hangi yangınlardadır
belki dalgın gözleri ürperir dalgalarda
küskündür-yaralıdır-yapa yalnız kuytularda
kıvranır bin yerinden bıçaklanmış uykularda
sızlar her dakika seni düşünüp
belki de kollarında bir kadın
ona şiirler okur-dizeleri kan
gözleri her yerin acemisidir
kırık kanatlı coşkular ne zaman kapaklansa
seni isyanla anardır
- o şimdi kim bilir...