Aç çekirge orduları gibiydi
Gözleri cinnetli sarı
Sürü sürü saldırdılar
Cinayet kızarmış duyargaları
Yeşil başak bir tarlayı talanlar gibi
afat ettiler Bolu'yu
Bir ölüm kokusu sardı rüzgârı
Belki de bin yıllardır canlarından koparılan
has – zeamet - timar
Öşürlenmiş ana sütü ve göz yaşı aşkına
biriken kinleriyle
Kime ve neden saldırdığını bilemeden
Saldırdılar
aç - yoksul ve yalın ayak
Saldırdılar Arif Bey'in üstüne
Sardılar dört bir yanından
Ak çekerge orduları gibiydiler
Ellerinde ne taktik ne plan
Arif Bey tecrübeli kumandan
Alışık olmasa da çekilmeğe kavgadan
Çekildi vuruşa vuruşa
Eski karargahı Kızılcahamam'a
Dövüşe dövüşe yürümek
kan kıvılcımlanan zamanda
Göğüsler köpük köpüğe yarmak zalim hattını
Mazlumun ateşten yumruğu olmak
Yalımlar arasında ölümü çiğneyerek ilerlemek
En büyük sarhoşluğu Arif Bey'in bu
Kavga alanı derler adına
orada yenik düşer insana
ölüm korkusu
O ne müthiş bir aşk öyle
Nasıl bir yürek coşkusu anlatılamaz
Arif Bey'in yüreği çekilmeyi kaldıramaz
Dar geliyor öfkesine bedeni
Çapulcu önünden kaçmak
ölümden beter ama zaruri
Mıntıka tek tük çalılık - tek tük taşlıktı
Hava alaca karanlık
Geride hilafet çapulcuları
Kurşunlar gelip gitmekte
Arif Bey'in Sevisi ürkek - tedbirli
Sanki kurşun sıkar iken
arkadaşlarını mevziler gibi
Bir kurşun saldı salgaraya
O sıra şaha kalktı Arif Bey'in atı
kurşun sağrısına saplandı
kişnedi acı acı
Arif Bey'in gözleri ateş kesildi
kanı beynine sıçradı
Doğrulttu silahını çekti tetiği
Eller yüzlere kapandı & dizleri dövdü
Yürekler alazlandı & kollar koptu
Diller tek söz diyemedi
Geride gericiler & sesleri kesilmişti
Bir ses- Allahım dedi
Garip anam & kadın anam & has anam
Öldük bilinmedik boz topraklarda
Cesedimiz garip düştü
ak bağrına bas anam
Bir bıçak gibi sustu
Gözlerden yürek suları boşandı yaşın yaşın
Geride gericiler takipten vazgeçmişti
Havada yıldızlara varan felaket
uğursuz bir suskunluk ulumakta
mutlaka kötüye delalet
Tutmayan elleriyle cesedi yokladılar
Yüzlerinde bağışlanmaz derinlikte bir küslük
Gözler yaş içinde
Bir ağacın altına defnettiler
Bir felaket olur diye Arif Bey'e katılmayan
Şerif Bey'in taburundan
bir garip oğlan idi rahmetli
Bir küçük kardeşi vardı aynı taburda asker
Elleriyle koymuş kara toprağa
Bir atı yaralamak suçundan öldürülen ağasını
Yasını hangi söz teselli eder
Kim dindirir yaşını
Garip anam & yetim anam & al anam
Canımın çatalı koptu dalından
düştü kara topraklara çabuk gel anam
Kızıl kan kesti gözleri
Kızılcahamam'a doğru at sürerken
Kâr etmedi askerlerin söyledikleri
Hain değil - düşman değil
Köle değil ki bu & asker
Öz kardeş yarası ölünce geçer...
Vardılar yatsıdan önce Kızılcahamam'a
Sessizce kuruldu çadırlar
Derin bir yas içinde atları suladılar
Yeygi verip tımarladılar
Genç askere yasaldıya vardılar
konuşamadılar
Havada müthiş bir hüzün kokusu
çığsilah uykuya vardılar
Arif Bey'in çadırında emir subayı
dimdik ayakta duruyor
ateşe hazır silahı
Arif Bey yorgun mu yorgun uyuyor
Çadırının çevresinde dört asker
sessizce nöbet tutuyor
Söylenir ki
kimsecikler görmeden
Bir karartı yaklaştı Arif Bey'in çadırına
Bir bıçak kesti brandasını
Bir namlu uzandı içeri
Vardı Arif Bey'in başına ateşlendi
Kan ve beyin fışkırdı patlayan kafa tasından
Sıvandı kan ve beyin çadırın her yerine
Ve kayboldu karanlıkta silahı sıkan
Fırlayıp çığ silah geldi askerler
Ne yapacaklarını bilemediler
Her kafadan bir ses kapladı ortalığı
İçimize casus sızdı dediler
Gidip bulalım & Varıp kaçalım
Kimse kumandan olamadı Arif Bey'in yerine
Milisler ayrılıp at sürdü sabahı beklemeden
Nizamiye erleri ve subaylar
sabahleyin Ankara'nın yolunu tuttu
Ve son kalan çeteler bindiler atlarına
Mahmuzladılar Afyon dolaylarına
Dediler ki
devrim'in en büyükleri
Yarbay Arif Bey ve benzerleri
Belki zaman zaman zalim ve deliydiler
Kan ve ateş günlerinde böyle şeylerin nedir değeri
Yüz binlerce can verilip varılan
ulusal kurtuluşun
demirden pençesiydiler
Zararından bin fazladır iyilikleri....
Söylenir ki
Kızılcahamam'ın Şıhlar Köy'ünden
Hafız Halil diye biri
yüreği yas içinde
ağlayarak yıkadı Arif Bey'in cenazesini
Evvel zaman Yarbay Arif atlılarıyla
Kızılcahamam'a gelmişti kış çıkarmağa
Milisleri sıkıştırdı köyleri
Atlara arpa almağa
Her köy payına düşeni getirdi
Tek Şıhlar Köyü
çıkıp Arif Bey'in huzuruna
Arpa veremeyiz dedi
Arif Bey kükredi
Vereceksiniz
Ve köy kurulundan Hakkı
Arazimiz taşlık dedi
Gücümüz yoktur vermeye
ne arpa ne de saman
Amanı bilin mi Yarbayım & el aman
Arif Bey gazaba geldi kalktı yerinden
Köylüler tir tir titredi
Ve tir tir titreyerek
İki adım öne çıktı birisi içlerinden
Koynundan bir Kur'an çıkardı
Okumağa başladı derinden
Arif Bey kalakaldı
Yumşadı yüzünün demirindeki öfke
Okudu Hafız Halil & sesi yanık & kıraatı tam
Ve yaşlar süzüldü siğim siğim
Arif Bey'in yanaklarından
Kur'an bitti
Söylenir ki Arif Bey defolun ulan dedi
Bir daha çıkmayın karşıma
Yalnızca bu adam kalsın Kur'an okuyacak bana
Hafız Halil anlatır ki
Kızılcahamam Karargâhında kaldım bir hafta
Arif Bey rakı içti her gün
Her gün Kur'an okuttu bana
İki nöbetçi dikti kaymakamın kapısına
Koskoca kaymakam izinsiz çıkamadı dışarıya
En iyi arkadaşı Kızılcahamam Malmüdürü
Gezip söyleşirlerdi Soğuksu boylarında
Hey gidi Arif Bey Nasıl teslim olurdu Kur'an sesine
Bir keder sarardı yüzünü
Ben okurdum & Ve o ters oturup sandalyesine
önüne eğip başını ağlardı her seferinde
Hem deli - hem akıllıydı diyene eyvallah & tamam
Hem iyi - hem kötü diyene
bir şey diyemem
Ama sapına kadar yiğit
Katıksız vatanperverdi vesselam
Lâkin
bir Kur'an dinleme faslından sonra
Her nedense öfkelenip
bağırdı orada bulunanlara
Mustafa Kemal de kim oluyor be
Memleketin başka adamı yok mu
Hepsine göstereceğim
Bahara çıkalım hele...